Hýzlý nüfus artýþý, siyasi ve doðal nedenlerle yaþanan göçler sonucu konut ihtiyacýnda sürekli bir artýþ görülmektedir. Dünya ülkeleri, artan konut ihtiyacýnýn karþýlanmasý için, sorunu hýzlý ve rasyonel çözebilecek, dünya kaynaklarýnýn ve enerjinin tasarruflu kullanýmýný saðlayacak, çevreyle uyumlu yeni yapý teknolojileri aramaktadýr. Büyük þehirlerinin çoðu birinci ve ikinci derecede deprem bölgelerinde bulunan ülkemizde, 1999 Kocaeli-Ýzmit Depremi sonrasýnda, yapýsal çelik malzemesinin, konut inþaatý sektöründe tercih edildiði ve bu kullanýmýn ileriki yýllarda daha da yaygýnlaþacaðý söylenebilir. Bu çalýþmada, ülkemizdeki 1. derece deprem bölgesinde yer alan çelik taþýyýcý sistemli konut örneklerinin, taþýyýcý sistemleri de vurgulanarak enerji korunumu açýsýndan deðerlendirilmesi amaçlanmýþtýr. Ele alýnan çelik taþýyýcý sistemli konutlar, ‘TS 825 Binalarda Isý Yalýtým Kurallarý’ Standardý ve “Binalarda Enerji Performansý Yönetmeliði”ne uygunluðu ile sýnanarak uygun bulunmuþtur.

The requirement for residential buildings has increased as a result of rapid population growth as well as emigrations caused by political and natural factors. Urbanization planners worldwide seek to find out new building construction technologies which are both environment friendly and capable of meeting the requirement of ever-increasing residence construction in a rapid and rational manner. In Turkey, most of the major towns are located in first and second degree earthquake zones. Following 1999 Kocaeli-Izmit Earthquake, structural steel has become the preferred structural material in the sector of residential building construction, and such use shall be further widespread in the coming years. In this study, the aim is to assess and evaluate such steel framed residences within 1st degree earthquake zones of Turkey in terms of energy conservation, upon ascribing emphasis on the variety of bearing systems as well. These steel framed residences examined in this study comply with “TS 825 Thermal Insulation Requirements for Buildings Standard” and “Regulation on the Energy Performance of Buildings”.

Abstract | Full Text PDF

Bu makalenin amacý Sokrat öncesi felsefede önemli olan yokluk ve boþluk kavramlarýný günümüz mimarlarýndan Rem Koolhaas’ýn teori ve projelerindeki kullanýþlarýyla karþýlaþtýrmaktýr. Parmenides ve Demokritos`un yokluk ve boþluk kavramlarýný kullandýklarý felsevi çerçeve açýklandýktan sonra Koolhaas’ýn teroisinde ayný kavramlar analiz edilerek felsefeden mimarlýða uzanan semantik bir karþýlaþtýrma denenecektir. Teorik analizlerin ardýndan OMA’in Seattle Library ve Paris Très Grande Bibliothèque projelerinde bu kavramlarýn merkezinde oluþturulan konsept ve tasarýmdaki pratik çýktýsý irdelenecektir.

This paper aims to analyse the semantical paralells between the philosophical meaning of the terms nothingness and emptiness as they were used by the presocratic philosophers Parmenides and Democritos and the meaning of nothingness and emptiness in the theory and praxis of Rem Koolhaas. First the philosophical context where Parmenides and Democritus used the terms will be explained and the role, which these terms played in the prehistoric cosmovision will be underlined. Then these terms will be compared with some texts of Koolhaas, in which the very same terms play a major role. Further Koolhaas’ concept will be analysed at two libraries, namely the Seattle Central Library and the Très Grande Bibliothèque in Paris.

Abstract | Full Text PDF

Sanal gerçeklik, yeni bir mimari temsil biçimi olmasý nedeniyle, geleneksel temsil biçimlerine göre, anlatým teknikleri henüz geliþmekte olan bir temsil ortamýdýr. Geleneksel temsil biçimlerinde izleyici hem gezinti hem de bakýþ olarak etkin biçimde yönlendirilirken, sanal gerçeklik ortamýndaki mimari temsillerde, kullanýcý haline gelen izleyici, tamamen kendi kiþisel tercihlerine býrakýlmaktadýr. Bu nedenle sanal gerçeklik alanýnda üretilen örnekler, mekansal anlatýyý aktarmada geleneksel temsil biçimlerine göre daha az baþarýlý olmaktadýr. Bu çalýþmada sinemanýn temel anlam ve yan anlam üretme teknikleri kullanýlarak sanal gerçeklik ortamýnýn temsil olanaklarýnýn geliþtirilmesi için bir yöntem önerilmiþtir. Önerilen yöntemde, sinemanýn anlam üretme teknikleri ile, sanal gerçekliðin özgün olanaðý olan etkileþim öðesi birlikte kullanýlmýþtýr. Sinemanýn temel anlam ve yan anlam üretme yöntemleri arasýndaki ýþýklandýrma tekniði, sanal gerçeklik ortamýnda kullanýcý etkileþimine göre dinamik olarak kullanýlarak, kullanýcýya bir mekansal anlatý aktarmak amaçlanmýþtýr. Sanal gerçeklik ortamýnýn kendi anlatým olanaklarýnýn keþfedilmesi, mimari temsil olarak daha etkin kullanýlmasýný hatta bu ortamlarýn yeni bir sanat üretim alaný olarak kabul edilmesini saðlayacaktýr.

Virtual reality, since being a new form of architectural representation; when compared to traditional forms of representations, is a medium of representation which the narrative techniques are still in the process of developing. In traditional forms of representation, the viewer is actively directed in both the navigation and view, while in the architectural representations in the virtual reality medium, the viewer who now becomes the user, is left to her/his own personal decisions. Hence, the examples produced in the field of virtual reality are less successful in conveying spatial narratives than in traditional types of representation. In this study, a method has been proposed to develop the representation possibilities of the virtual reality environment by using the denotative and connotative meaning creation techniques of cinema. In the proposed method, meaning creation techniques of the cinema were used together with the interaction element of virtual reality, which is its most unique facility. By using the lighting technique between the denotative and connotative meaning creation methods of the cinema dynamically in the virtual reality medium according to the user interaction, introducing a spatial narrative to the user is directed. The discovery of the narrative possibilities of the virtual reality environment will enable it to be used more effectively as an architectural representation and moreover it will ensure this medium to be accepted as a new genre of art production.

Abstract | Full Text PDF

Mimarlýk kuramýnýn, doða ile olan hesaplaþmasý bugünlerde topoðrafya ile zorlu bir süreçte. Oysa topoðrafya, mimarlýðýn ontolojik bir parçasý olarak, doðanýn biçim dilinden öte anlamlara açýlan bir ara yüzdür; edilgen bir veri olmayýp, yerin ruhunu içinde barýndýran, mekâný örgütleyen, örtük bir yön vericidir; hem insan eylemlerine hem de mimarlýða dair bir þeyler fýsýldar. Bu fýsýltýya kulak verildiði ölçüde doðal çevre ile yapýlý çevre arasýnda bir diyalog, mekân ve toplum arasýnda da bir anlam inþa edilebilir. Bu noktadan hareket edildiðinde, topoðrafyanýn, mimarlýk literatüründe yerleþik olan kullanýmýndan çok daha derin bir karþýlýðý olduðu görülür. Ancak, moderniteyle birlikte topoðrafyanýn da tasarým süreciyle yollarý ayrýþmýþ, mimarlýkta anlam arayýþý çeþitli alanlara daðýlmýþtýr. Üstelik son zamanlardaki ‘tekilleþme’lerden, inþa eyleminin iskânýn önüne geçmesi veya binalar aracýlýðýyla anlam kurma çabalarýndan topoðrafya da payýný düþeni almaktadýr. Ýstanbul gibi büyük þehirlerde ise, neo-liberal politikalar, küresel ekonomi, popüler kültür gibi etkilerle ilerleyen yapýlaþma sürecinde, topoðrafyanýn, -anlamý bir yana- biçimsel boyutuyla dahi ihmal edildiði görülmekte. Bu çalýþma genel bir tahlilde, bir yandan kavramsallaþma ekseninde ilerleyen mimarlýk dünyasý, öte yandan hýzla ilerleyen yapým çalýþmalarý arasýnda sýkýþan topoðrafyanýn, bir kavram veya bir veri olmasýnýn ötesinde taþýdýðý anlamýnýn yeniden sorgulanmasýna iþaret eder. Topoðrafyanýn mimarlýkla olan iliþkisine dair anlam arayýþýnda yeniden bir sorgulamanýn kaçýnýlmazlýðý vurgulanýrken, indirgemeci ve yüzeysel bir topoðrafya bilgisinden öte, mimarlýðýn özünde yatan kapsayýcý bir kavrayýþýn önemine iþaret edilmiþtir. Makale, bu kavrayýþ sürecinde topoðrafyanýn anlamýnýn, topolojik (biçimsel), ekolojik ve coðrafi, ekonomik, sosyo-kültürel, estetik, psikolojik (algý-imaj) ve felsefi baðlamlarda okunmasý gerektiði önermesine dayanmaktadýr.

Nowadays theory of architecture has been encountering with topography in a different way. Through several dimensions of this encountering, it seems that the deep meaning of it has been disregarded. It has as a further meaning beyond its physical existence as an ontological part of architecture. It is a kind of interface between the nature and space with its language which has further conceptions. If it is understood properly, there becomes a meaningful dialog among human, space and topography. This dialog has been corrupted via modern paradigm. Furthermore, it has been deeply affected by singular objects of architecture, rapid construction or cultural dynamics of contemporary world. Metropolises reflecting this situation such as Istanbul, it is commonly that topography has been almost neglected. Changing conceptions of the architectural discourses in the current architectural environment deeply effect the dialog between building and topography. This research points out that, topography is not just an environmental data or a kind of concept besides, it is a must to reconsider its meanings in this postmodern and chaotic milieu. It is essential to widen our perceptions that should make us to remember the spirit of being in a place. Thus, the paper has a critical overview to the architectural design process in terms of topography, while it focuses on the meaning of it via its wide context. A new perspective on topography-context relationship could be presented via its topological, ecological and geographical, socio-cultural, aesthetic, perceptional/ physiological and philosophical contexts. Conceptual openings and diversity of those codes have been proposed in an effort to promote our perception.

Abstract | Full Text PDF

Yapý - rüzgar etkileþimi, üç yaklaþýmdan biri ile veya bunlarýn bir kombinasyonu ile tahmin edilebilir: (1) yerinde ölçümler, (2) rüzgar tüneli ile deneysel analiz veya (3) hesaplamalý akýþkanlar dinamiði (Computational Fluid Dynamics) yazýlýmlarý ile sayýsal analiz. Ön tasarým aþamasýnda kullanýlmalarý söz konusu olduðunda bu yöntemlerin çok zaman alýcý olduðu ve akýþkanlar dinamiði açýsýndan detaylý çalýþmalar yapýlmasýný gerektirdikleri bilinmektedir. Bu yöntemler özellikle bina formunun dinamik olarak deðiþmesi durumunda verimli deðildir. Ayrýca, verilerinin gerçek zamanlý olarak alýnmasý söz konusu olduðunda hesaplamalý akýþkanlar dinamiði (CFD) simülasyonlarý ön tasarým aþamasýnda deðerlendirme yapmak açýsýndan pratik deðildir. Tüm bu nedenlerden dolayý hýzlý ve güvenilir bir yönteme ihtiyaç duyulmaktadýr. Bu noktada gerçek zamanlý çalýþabilecek, geometriye dair sýnýrlamalar barýndýrmayan ve en önemlisi çözüm aðýna (mesh) ihtiyaç duymayan bir algoritma yazýlmasý öngörülmüþtür. Bu çalýþma kapsamýnda yazýlan algoritmaya ve alýnan çýktýlara dair detaylar verilmektedir. Buna ek olarak temel bina geometrilerinin geliþtirilen algoritma ile simülasyonu yapýlmýþ ve Ansys Fluent yazýlýmý ile doðrulamasý gerçekleþtirilmiþtir. Sonuç olarak geliþtirilen algoritmanýn ön tasarým aþamasýnda mimarlar için yapý-rüzgar etkileþimi analizlerinde kullanýlabileceði ve deðerlendirme yapýlabileceði ortaya konulmuþtur.

Wind-building interaction can be estimated with one of three approaches, or a combination of these: (1) on-site measurements, (2) reduced-scale wind tunnel measurements or (3) numerical simulation based on Computational Fluid Dynamics (CFD). It’s clear that for early design stage, existing fore mentioned methods are very time consuming and they require detailed study in terms of of fluid dynamics. These methods are not efficient especially in the case that the building form changes dynamically. Besides, both wind tunnel analysis and CFD simulations are not efficient when it comes to take output data in real-time. Due to all of these reasons, a need for a fast and robust method occurs. At this point, a very powerful method which doesn’t require solid geometry as an input, besides in which there’s no need to use mesh (control volume) is developed. In this study, the details of the developed algorithm and the output of it are given. In addition, the principal building forms are also simulated by the algorithm and the results are validated by the Ansys Fluent software. As a result, it is seen that the developed algorithm can be a guide in wind-building interaction analysis for architects in the preliminary design stage.

Abstract | Full Text PDF

Sürdürülebilirlik baðlamýnda mimari mirasýn korunup geleceðe aktarýlmasý süreci incelendiðinde, kültür varlýðýnýn özgünlük, bütünlük ve anlam deðerlerine zarar verilmeden iþlevlendirilmesi, geçmiþten gelen yaratýcýlýðýn, çaðdaþ yaþama uyarlanmasý olarak da nitelendirilebilir. Yeni iþleve uyarlama, ayný zamanda toplumun mimari mirasý tüm deðerleriyle deneyimlemesi ve mirasa baðlý farkýndalýk ve aidiyet geliþtirmesine olanak saðlamasý açýsýndan önemlidir. Bu baðlamda, çalýþmada Türk Ýslam Eserleri Müzesi iþleviyle kullanýmýnýn sürdürülmesi önerilen Bursa Yeþil Külliyesi Medresesi’nin müze konseptine uygun yaklaþýmda geliþtirilmiþ mimari koruma projesinin hazýrlanmasý sürecinde izlenen koruma yaklaþýmý ve bu doðrultuda belgeleme, araþtýrma, deðerlendirme ve projelendirme aþamalarý sunulmaktadýr.

When the process of transferring the architectural heritage to the future in the context of sustainability is examined, the functioning of cultural assets without harming the values of originality, integrity and authenticity can be described as adaptation of past creativity to contemporary life. Adaptation of cultural heritage to new usage is also important in order to enable the community to experience its architectural heritage with all its values and to develop the awareness and belonging of the heritage. In this context, the preservation approach followed during the preparation of the architectural conservation project developed in accordance with the museum concept of the Bursa Yesil Kulliyyah Madrasa, which is proposed to continue its use with the function of the Museum of Turkish Islamic Arts, and the phases of documentation, research, evaluation and projecting in this direction are presented in this paper.

Abstract | Full Text PDF

Türkiye’de bina sektörü toplam enerji tüketiminin yaklaþýk %35’inden sorumludur. Binalarda enerji etkin önlemlerin uygulanmasýnda ki engellerin araþtýrýlmasý enerji tasarrufu açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Bu çalýþmada, 22 potansiyel engel anket ile toplanan bilgiler ýþýðýnda istatiksel yöntemler ile analiz edilerek önemleri açýsýndan deðerlendirilmiþtir. Ankete Balýkesir ili ve ilçelerindeki konu ile ilgili 475 meslek insaný katýlmýþtýr. Faktör analizinin sonuçlarýna göre engeller yedi gruba ayrýlmýþtýr: yasal düzenleme, davranýþsal, sektörel yapý, bilgi eksikliði, teknoloji, son uygulayýcýlar ve ekonomik. Tüm örneklemin analiz sonuçlarýna göre bina tasarým ve inþa sürecinde önemli etkileri olan müteahhitlerin projelerde enerji tüketimini azaltan tasarým ve teknolojileri uygulatmaktan kaçýnmalarý (davranýþsal) en güçlü engeldir. Enerji etkin önlemlerin uygulanmasý ile ilgili yeterli düzeyde zorunluluðun olmamasý (yasal düzenleme) ise ikinci sýrada yer almaktadýr. Karar süreçlerinde etkili rol oynayanlarýn enerji tüketimini azaltan tasarým ve teknolojilere yeterli önem vermemesi (bilgi eksikliði) de bir diðer önemli engeldir. Tek yönlü varyans analizi ile bazý engeller için meslek gruplarýna göre istatistiksel olarak anlamlý farklýlýklarýn var olduðu bulunmuþtur. Ayrýca, mimar ve inþaat mühendisleri ile makine mühendisleri ve müteahhitler en kuvvetli engel konusunda benzer görüþleri paylaþmaktadýr. Son olarak, bu analizlere dayanarak engellerin etkisini azaltmada faydalý olacak çeþitli öneriler yapýlmýþtýr.

Building sector in Turkey is responsible for about 35% of total energy consumption. Investigating the impediments in the application of energy efficient measures in buildings is of great importance for energy saving. In this study, 22 potential impediments were analysed by statistical methods in the light of the information gathered from the survey and evaluated according to their importance. The survey included 475 professionals related to the subjects in the provinces and districts of Balýkesir. Based on the results of factor analysis, the impediments were categorized into seven groups: legal regulation, behavioural, sectorial structure, lack of knowledge, technology, end-users and economic. The results of the analysis of the entire sample show that it is most important that contractors with significant impacts in the building design and construction process avoid implementing designs and technologies that reduce energy consumption (behavioural). Secondly, there is not a sufficient level of obligation to implement energy efficient measures (regulations). Another important impediment is that professionals who play an effective role in the decision-making process do not pay enough attention to the designs and technologies that reduce energy consumption (lack of knowledge). One-way analysis of variance revealed statistically significant differences for some impediments compared to occupational groups. In addition, architects and civil engineers and mechanical engineers and contractors share similar views on the most effective impediments. Finally, based on these analyses, several recommendations have been made to reduce the impact of impediments.

Abstract | Full Text PDF

Bu çalýþmanýn amacý sokak kanyonlarýnýn farklý yükseklik/geniþlik (Y/G) oranlarýnýn ve hâkim rüzgâr yönüne göre dik veya paralel yönelimlerinin sokak kanyonu rüzgâr akýþýnda ne tür etkiler oluþturduðunu Ýzmir Karþýyaka Çarþýsý’nda yapýlan alan çalýþmasýyla araþtýrmaktýr. Diðer yandan bu çalýþma, yürüme, gezinme, bekleme ve uzun süreli oturma gibi çeþitli yaya aktiviteleri için Karþýyaka Çarþýsý’nda belirlenen sokak kanyonlarýnýn yaya rüzgâr konfor performanslarýný ortaya koymayý amaçlamaktadýr. Alan çalýþmasý sistematik gözlem yoluyla yerinde rüzgâr hýzý ölçüm yöntemiyle gerçekleþtirilmiþtir. Ölçüm sonuçlarý, sokak kanyonlarý Y/G oranlarýnýn ve sokak kanyonlarýnýn hâkim rüzgâra göre yönlenmelerinin rüzgâr akýþ rejimine önemli etkileri olduðunu göstermektedir. Ýzmir Karþýyaka Çarþýsý’nda hâkim rüzgâra doðrudan açýlan sokaklarda, hâkim rüzgâra paralel konumlanmýþ sokaklara göre daha fazla rüzgâr hýzý gözlenmiþtir. Diðer yandan sokak kanyonunun Y/G oranýnýn azalmasý rüzgâr hýzýný hem hâkim rüzgâra dik hem de paralel sokaklarda arttýrmaktadýr. Karþýyaka Çarþýsý’nda tüm sokaklar kýsa süreli oturmalar ve alýþveriþ amaçlý yürüme faaliyetleri için konforlu iken, uzun süreli oturma alanlarýnda ise konforsuzluk sorunlarý tespit edilmiþtir. Bu çalýþmadan elde edilen bulgularla Ýzmir Karþýyaka Çarþýsý’ndaki yaya aktiviteleri ve kentsel açýk mekânlar, alanýn yaya rüzgâr konfor performansýna göre yeniden düzenlenerek daha konforlu hale getirilebilir.

The aim of this study is to investigate the effect of varies street H/W ratios (where H is the building`s height and W is the distance between the buildings) and also the effect of parallel or perpendicular orientation of street canyon to the prevailing wind on urban street wind movement in Izmir, Karþýyaka Shopping District. On the other hand, this study aims to investigate pedeastrian wind comfort performance of typical street canyons which includes varies pedestrian activities such as walking, standing, strolling and long term sitting. The method of this study is based on systematic investigations with in situ wind speed measurement. It is found that street canyon’s H/W ratios and their orientations to the prevailing wind direction affect the wind movement significantly. In Karþýyaka Shopping District, it is observed more wind speed in street canyons which are perpendecular to the prevailing wind compared to those which are parallel. On the other hand, an increment of street H/W ratio increases wind speed in all street canyons. All the streets in Karþýyaka Shopping District were comfortable for short-term sitting and walking activities while discomfort problems were detected in long-term sitting areas. With the findings obtained from this study, pedestrian activities and open spaces in Karþýyaka Shopping District can be made more comfortable by rearranging the area according to the pedestrian wind comfort performance.

Abstract | Full Text PDF

Demiryollarý sosyal, politik ve ekonomik alanlardaki etkileri ile insanlýk tarihini deðiþtirmiþ teknik sistemlerdir. Endüstriyel miras kapsamýnda ele alýnýr ve korunurlar. Demiryolu mirasýný koruma faaliyetleri 19.yy erken dönemlerinde baþlamýþtýr ve günümüze kadar farklý evrelerden geçmiþtir. Bugün gelinen noktada demiryolu mirasý koruma çalýþmalarý “demiryollarý ile iliþkili tüm bilimsel ve teknik becerilerin, tesislerin, dokümanlarýn korumasýný ve faaliyetteki tarihi demiryolu donanýmlarýnýn kullanýlmasýný” kapsar. Demiryollarýnda yolcu ve yük taþýmacýlýðýnýn sorunsuz saðlanabilmesi için demiryolu araçlarýnýn bakým ve onarýmlarýnýn düzenli olarak yapýlmasý gerekir. Ýstasyon alanlarýnda bu bakým ve onarým hizmetlerinin yerine getirildiði alanlara, alanda bulunan yapýlara ve donanýmlara iþletme tesisleri denilmektedir. Ýþletme tesisleri içerisindeki en temel yapýlar lokomotiflerin bakýmlarýnýn ve basit onarýmlarýnýn yapýldýðý lokomotif depolarýdýr. Lokomotif depolarý içerisinde; plan özellikleri, formlarý, taþýyýcý sistemleri ile farklý bir mimari karaktere sahip olan dairesel planlý lokomotif depolarý özel bir tip olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bu depolar buharlý lokomotif döneminin ayrýlmaz bir parçasý olmalarý nedeni ile dönemin sembol yapýlarý olarak kabul edilir ve demiryolu mirasýnýn korunmasý alanýnda yapýlan çalýþmalara sýklýkla konu olurlar. Türkiye’deki istasyon alanlarýnýn demiryolu mirasý kapsamýnda bir bütün olarak ele alýnabilmesi ve demiryolu mirasýnýn kapsamýnýn belirlenebilmesi için istasyon alanlarýnda, iþletme tesisleri bünyesindeki yapý ve donanýmlarýn tespit edilmesine ve çalýþma prensiplerinin anlaþýlmasýna ihtiyacý vardýr. Bu çalýþma kapsamýnda lokomotif depolarýnýn tarihi, teknik ve mimari özelliklerinden söz edilecek ve Türkiye’den bir örnek olarak Haydarpaþa Ýstasyonu’ndaki dairesel planlý lokomotif deposu üzerinden, koruma sorunlarý ve potansiyelleri deðerlendirilecektir.

Railways are technical systems that has social, political and economical impacts on World history. They are regarded and preserved as instances of endustrial heritage. Conservation of railway studies began in the early 19th century, and passed through various phases. Today, railway conservation studies are expected to “conserve all scientific and technical skills and include all infrastructures”. Railways require periodic maintenance in order to operate and sustain their passenger and freight transportation. In station sites, these functions are fulfilled by operational facilities. Locomotive depots are one of the main buildings of these facilities. Roundhouses represent a distinguished architectural typology among locomotive depots regarding their architectural characteristics, their plans and structural systems. Roundhouses are often become subjects of researches on railway heritage as they are regarded as the symbolic buildings of the steam engine era. In order to regard Turkish railway sites as a whole and define the context of Turkish railway heritage, there is a need to identify such facilities and services and their operational principles. This paper will introduce roundhouses along with their technical and architectural specifications. Then, the roundhouse at Haydarpaþa railway site will be considered as a case study to discuss the conservation challenges and potentials of these unique heritage assets.

Abstract | Full Text PDF

Kentler, içerisinde barýndýrdýðý fiziksel ve sosyal að yapýlarýn birbirleriyle etkileþim içinde olduðu, dinamik sistemlerdir. Günümüz kentinde, kent eylemlerinin bilgi teknolojileriyle bütünleþik olarak gerçekleþmesiyle birlikte açýða çýkan ve Büyük Veri (Big Data) olarak adlandýrýlan veriler, kentin iliþkisel yapýsýnýn çözümlenmesine ve kentteki davranýþ eðilimlerinin/örüntülerinin okunmasýna yardýmcý olan kapsamlý girdiler saðlar. Bu araþtýrma, son yýllarda hýzlý bir ivmeyle geliþen teknolojiler sonucunda günlük hayatta önemli bir yer edinen konum tabanlý sosyal aðlardan ortaya çýkan verileri, mekan dizim (space syntax) yöntemiyle birlikte deðerlendirerek, kentin fiziksel ve sosyal yapýsý arasýndaki geri-beslemeli iliþki üzerinden kentsel izlemler geliþtirilmesinin yöntemlerini araþtýrmaktadýr. Araþtýrmada, alan çalýþmasý kapsamýnda, Kadýköy merkezi için 3 aþamalý sýralý analizler gerçekleþtirilmiþtir: 1) Konum tabanlý sosyal aðlarda kullanýcýlarýn kitlesel olarak oluþturduðu verilerin, veri tabanýndan elde edilmesi ve elde edilen sosyal etkinlik verilerinin CBS (Coðrafi Bilgi Sistemleri)‘de yoðunluk analizlerinin yapýlarak haritalanmasý 2) Çalýþma alanýndaki kentsel fiziksel aðlarýn Mekan Dizim yöntemleriyle analizi 3) Analiz çýktýlarýnýn CBS’de bütünleþtirilmesiyle birlikte kentsel etkinlik yoðunluðunun ve kentin fiziksel aðýnýn topolojik karakteri arasýndaki liþkinin çözümlenmesi. Çalýþmada, bu analiz çýktýlarý gözönüne alýnarak, Kadýköy merkezinin geniþleme öngörülerilerinin yapýlmasý ve kentsel merkezin etkinlik alanlarýnýn yayýlma eðilimlerine uyumlu kentsel stratejilerin geliþtirilmesi hedeflenmiþtir.

Cities are dynamic systems; consist of physical and social networks which interact each other constantly. In this age, an emergent term: Big Data -which is generated with activities that are taken shape in cities integrated with information technologies- provides wide range of inputs for analysing relational structure of cities and uncovering behavioural patterns of city users. This study, searches for methods to develop urban strategies based on the feedback relationship between city’s physical and social networks, by considering the data generated from Location Based Social Networks (LBSNs) - that becomes a significant part of daily life as a result of rapidly-developing technologies - together with the outcomes of space syntax analyses. In the case study of the research, for the center Kadýköy region, analyses are held in 3 sequential steps: 1) Acquiring crowdsourced data that users generated in location-based social networks and helding the density analyses in GIS. 2) Helding the space syntax analyses for urban physical network for the study area. 3) Superposing the outcomes in GIS to analyse relationships between the density of urban activity areas and topological characteristics of the physical networks in the study area. In the case study, by considering results of the analyses, making predictions for expansion trends and developing urban strategies compatible with expansion trends of Kadýköy center, are targeted.

Abstract | Full Text PDF

Yerel ve bölgesel olarak alýnan planlama kararlarý ile birlikte hýzla geliþen sanayileþme, gayrimenkul piyasalarýnýn geliþimini de etkilemiþtir. Bu baðlamda, tarihsel geliþim içerisinde Sincan Ýlçesi’ndeki, Ankara Sanayi Odasý 1. Organize Sanayi Bölgesi ve Ankara Merkez Dökümcüler Sanayi Sitesi ile çevresi bir çekim merkezi olarak gayrimenkul sektörünün geliþimini de etkilediði için bu bölgeye yakýn olan Törekent Mahallesi çalýþma alaný olarak seçilmiþtir. Yýllar içerisinde Ýlçe’de oluþan söz konusu cazibe merkezi ile artan istihdam sonucu gayrimenkul alanýnda faaliyet artýþý gözlemlenmiþ ve dolayýsýyla, konut fiyatlarýný etkileyen çeþitli mekânsal ve çevresel faktörler de oluþmuþtur. Çalýþmanýn amacý; Ankara’nýn batý koridorunda bilhassa planlama kararlarý ile meydana gelen geliþme çerçevesinde gayrimenkul alanýndaki geliþmeyi ortaya koymak olup; bu doðrultuda konut fiyatlarýný etkileyen özellikleri analiz etmektir. Çalýþmanýn yöntemi ve metodolojisi; literatür taramasý, Sincan Ýlçesi’nin mekânsal geliþiminin incelenmesi, Sincan Ýlçe Belediyesi’ndeki konuyla iliþkili çalýþanlarla yüz yüze görüþmelerin yapýlmasý, çalýþma alaný içerisindeki 50 adet kiralýk ve 50 adet satýlýk konuta iliþkin özellikler ile fiyatlarýn emlakçýlarla yapýlan yüz yüze görüþme tekniði ile elde edilmesi ve bu özelliklerin, oluþturulan hedonik fiyat modeli ile satýlýk ve kiralýk konut fiyatlarýný nasýl etkilediðinin tespit edilmesi olarak belirlenmiþtir. Sonuç olarak, tarihsel geliþim içerisinde Ankara’nýn bir alt merkezi olan Sincan Ýlçesi’ndeki Törekent Mahallesi’nde yer alan satýlýk konutlarda daha çok konuta ait yapýsal arz özellikleri satýlýk fiyatlarý üzerinde etkili olurken; kiralýk konutlarda, daha çok iþlevsel ve konuma iliþkin özellikler kiralama ücretleri üzerinde etkili olmaktadýr.

Together with local and regional planning decisions, the rapidly developing industrialization has also affected the development of the real estate markets. In this context, in historical development, in the Sincan Town, the Ankara Chamber of Industry 1. Organize Industrial Zone and Ankara Merkez Dökümcüler Industrial Site and its periphery also affected the development of the real estate sector as a center of attraction and because of this, Törekent Neighborhood was chosen as the study area which is close to the OIZ. As a result of increasing employment with the center of attraction in the district increase in activity in real estate area observed and hence, various spatial and environmental factors influencing housing prices were also formed. The purpose of the study; to reveal the development in real estate and in this direction, to analyze the characteristics affecting the house prices especially in the framework of development with planning decisions, in the western corridor of Ankara. Literature review, examining the spatial development of Sincan Town, making face to face interviews with related employees in Sincan District Municipality, obtaining the properties and prices of 50 house for rent and 50 house for sale through face-to-face interview technique with real estate agents and determining how these propoerties affect the prices of houses for sale and rent via the created hedonic price model are determined as the method and methodology of this study. As a result, in Törekent Neighborhood, in Ankara’s Sincan district which has been a sub center of Ankara in historical development, while the structural supply characteristics of houses for sale being more effective on the sale prices; functional and location-related features are more effective on the rental fees of rental houses.

Abstract | Full Text PDF

Sürdürülebilir kalkýnma, 1970’lerden bu yana, zamanýmýzýn baþlýca küresel gündemlerinden biri haline gelmiþtir. Uzun vadede dünyayý korumak adýna, insanýn, doðal ve yapýlý çevresiyle uyumlu bir þekilde yaþamanýn yollarýný bulmasý gerektiði inkâr edilemez. Hem miras, hem de sürdürülebilirliðin toplumlar için hayati öneme sahip iki olgu olduðu kabulüyle, tarihi bir çevrede özgün niteliklerin devamlýlýðýný saðlamaya çabalarken, sürdürülebilirliðin de kritik bir baþka hedef olarak desteklenmesi gerekmektedir. Böyle bir anlayýþla ele alýnan bu çalýþmada, bu iki kavram, hem kuramsal, hem de Türkiye’deki ilgili politikalar çerçevesinde ele alýndýktan sonra, Boðaz’ýn Avrupa yakasýnda yer alan ve günümüzde bütünleþmiþ iki komþu Boðaz köyü olan Sarýyer ve Yenimahalle mahallelerinden oluþan tarihi Sarýyer incelenerek deðerlendirilmektedir. Sürdürülebilirlik ve enerji verimliliði vurgulu bu çalýþma, çalýþma alaný için çevresel ve mimari koruma önerileri ile sonuçlanmaktadýr.

Sustainable development has become one of the main global agendas of our time since the 1970s. It is undeniable that people must find a way to live in harmony with their natural and built environments in order to protect the earth in the long term. Recognizing that both heritage and sustainability have crucial importance to society, it is essential to promote sustainability as a critical goal, when certifying the continuity of original characteristics in a historic environment. From this perspective, following a discussion on the theory of these two concepts and the framework of related policies in Turkey, this research analyzes and evaluates the historic Sarýyer, composed of Sarýyer and Yenimahalle quarters, two integrated neighbouring Bosphorus villages on the European side of the strait. With an emphasis on sustainability and energy efficiency, this study concludes with environmental and architectural conservation proposals for the study area.

Abstract | Full Text PDF

Bir kýyý kenti olan Ýstanbul’un rekreasyon alanlarýnýn büyük ve önemli bir bölümünü kýyý bölgelerindeki kamusal açýk alanlar oluþturur. Bu yeþil alanlar, metropol hayatýnýn hýzlý ve kaotik yapýsý içerisinde kentlilerin nefes alabildiði sayýlý aktivite alanlarýdýr. Ancak, her geçen gün artan nüfus ve gerektirdiði yapýlaþma, sýnýrlarýný aþan Ýstanbul’da rekreasyon alanlarýnýn geleceðini tehdit etmektedir. Marmara Denizi’nin kazandýrdýðý görsel temas ve suyla etkileþim potansiyeline karþýn, Ýstanbullular tarafýndan benimsenmeyen, yani daha az sayýda kullanýcýnýn yararlandýðý, hem suda hem de karada aktivitelere olanak vermeyen kýyý alanlarý yapýlaþma ve özelleþme tehlikesi altýndadýr. Makalenin amacý, Maltepe-Kartal Sahil þeridi özelinde Ýstanbul kýyýlarýnda kullanýcý kapsayýcýlýðýný etkileyen fýrsat ve problemlerin altýný çizmek, kullanýcýlarýn istek ve önerilerine dikkat çekmektir. Piknik aktivitesi, mangal yakýmý ve dumanýnýn sebebiyet verdiði çevre ve hava kirliliði ile kýyý alanlarýnýn kullanýmýný etkileyen, fakat mevcut literatürde yeterince yer bulamayarak tasarým ve planlama aþamalarýnda göz ardý edilen güncel ve yerel bir problem olarak gözlemlenmiþtir. Çalýþma kapsamýnda, yargýsal örneklem çerçevesinde karþýt görüþteki kullanýcýlarýn problemin çözümüne iliþkin fikir ve önerileri anket ve mülakat yöntemi ile bir araya getirilmiþtir. Sonuç olarak mekana iliþkin farklý görüþ ve deneyimlere sahip kullanýcýlarýn katýlýmýyla elde edilen bulgular, kýyý rekreasyon alanlarýnýn yerel problemlere çözüm üreterek tasarlanmasý ve planlanmasý gerekliliðini vurgulamýþtýr.

Public open spaces in the coastal areas constitute important part of the recreational areas in Ýstanbul. These green spaces are a few of the limited activity areas where people may relax in the hectic and chaotic metropolitan life. However, the ever-increasing population and rising constructions threaten the future of the coasts of Ýstanbul. Despite the potential of Marmara Sea as bringing visual and tangible interaction with water, unused and unwelcome recreational areas in coastline where people cannot perform any activity neither on land nor on sea are in the danger of destruction and privatization. This paper aims to underline opportunities and treats that effects user inclusiveness in the recreational areas in the coasts of Istanbul with a research on user’s requests and suggestions in Maltepe-Kartal Coastline. At this juncture, having picnic comes out as a local and critical problem, since air and environmental pollution caused by barbecue and the smoke affect the use of the space for different activities by different users. Although this problem reduces the user inclusiveness, it is rarely discussed in the existing literature, and mainly ignored in the planning and design process. In the scope of the work, the ideas of the users from opposite views are gathered together in the framework of judgmental sample technique by using survey and interview method. Consequently, the findings obtained from the participation of users from different point of views and experiences on the place highlight that the recreation areas in the coasts of Ýstanbul should be designed and planned by bringing solution to the local problems.

Abstract | Full Text PDF