YILDIZ TECHNICAL UNIVERSITY FACULTY OF ARCHITECTURE E-JOURNAL

E-ISSN 1309-6915
Volume: 19 Issue: 1
Year: 2024

Current Issue Published Issues Most Accessed Articles Ahead of Print
Index and Coverage
Avery Index
DOAJ
EBSCO
Erih Plus
ESCI – Clarivate
GALE Cengage
Genamics
ProQuest
TR Dizin
TUBITAK Ulakbim
Ulrichs Web
IdealOnline
Megaron: 15 (1)
Volume: 15  Issue: 1 - 2020
Hide Abstracts | << Back
FRONT MATTER
1.Megaron 2020-1 Full Issue

Pages I - IV

2.The Effects of the Wall Colors Used in Educational Spaces on the Perceptual Evaluations of Students
Menşure Kübra Müezzinoğlu, Mehmet Lütfi Hiidayetoğlu, Kemal Yıldırım
doi: 10.14744/megaron.2020.87369  Pages 1 - 12
Bu çalışmada, aynı karakteristik özelliklerde, fakat duvarlarında farklı monokromatik renk kombinasyonları kullanılan (sıcak, soğuk ve nötr) üç adet tasarım stüdyosunun algısal kalitesinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, öğrencilerin ‘bireysel verimlilik’, ‘sosyal uyum’ ve ‘mekân kalitesi algısı’ değerlendirmelerinin olumlu yönde geliştirilmesi, mekân aidiyetlerinin sağlanması ve memnuniyetlerinin arttırılması için gerçek ve kontrol edilebilir mekânlar kullanılmıştır. Bu maksatla oluşturulan hipotezleri test etmek için 113 öğrenciye “mekânsal değerlendirme anketi” uygulanmış olup, elde edilen veriler SPSS programı ile analiz edilmiştir. Sonuçta, sıcak ve soğuk renkli mekânların nötr renkli mekâna oranla öğrencilerin ‘mekânsal kalite’ değerlendirmelerini daha pozitif yönde etkilediği, soğuk renkli mekânın deneklerin ‘sosyal uyum’ ve ‘bireysel verimlilik’ ölçekleri değerlendirmeleri üzerinde pozitif yönde bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.
In this study, it was aimed to determine the perceptual quality of three design studios (warm, cool and neutral) that have different monochromatic color combinations on walls, but with the same characteristic attributes. In the study, real and controllable spaces were used for developing “individual productivity”, “social adaptation” and “spatial quality” of the students positively, providing spatial belonging and increasing satisfaction. With this objective, a “spatial evaluation survey” was implemented on 113 students for testing the hypotheses and the data obtained were analyzed with the SPSS program. In conclusion, the warm and cool colored spaces were affected by the students more positively in the “spatial quality” evaluations compared to the neutral colored space and it was determined that the cool colored space had a positive effect on the subjects in the evaluations of the “social adaptation” and “individual productivity” scales.

3.An Experience in Architectural Design Studio Regarding the Concept of Soundscape
Özlem Kandemir, Aslı Özçevik Bilen
doi: 10.14744/megaron.2019.74317  Pages 13 - 24
Experiments with the soundscape concept in the architectural design process with the deconstruction of a studio design process can create new opportunities for progressive design solutions. Changing perception priorities (by preferring audial perception to visual) can lead to new possibilities to form new ways of thinking and making connections about design. In 2015 during the fall semester in the Department of Architecture at Anadolu University, the Architectural Design Studio V course experimented this approach and process. In a group of twenty-two students, we gave fifteen minutes long, on-site binaural sound recordings, which are documenting six different soundscapes of pre-determined urban spaces as the sole and primary design data. We expect from students to repeatedly and attentively listen to these recordings then make inferences about topography, density of built environment, climatic conditions, demographic and socio-economic structure of the inhabitants, and period of time. Afterwards, they worked on defining the main design problem for their urban setting, which they only heard, and then create. By proposing this architectural studio education trial, we investigate new ways of studio and design processes, based on one of the fundamental immaterial architectural elements - sound.
İşitsel peyzaj kavramı; mimari tasarım sürecinde, stüdyo tasarım sürecinin yapı sökümüyle yapılan deneyler ve yenilikçi tasarım çözümleri için yeni olanaklar yaratabilir. Algı önceliklerini değiştirmek (ses algısını görsel algıya tercih etmek) tasarım hakkında yeni düşünme ve bağ kurma biçimlerinin oluşması için yeni olasılıklar sağlayabilir. 2015 güz dönemi Anadolu Üniversitesi, Mimarlık Bölümü’nde, Mimari Tasarım Stüdyosu V dersimizde bu yaklaşım ve süreç deneyi gerçekleştirilmiştir. Yirmi üç kişilik öğrenci grubuna, önceden belirlenmiş kentsel alanların altı farklı, on beş dakikalık, binaural ses kayıtları, tek ve temel tasarım verisi olarak dağıtılmıştır. Öğrencilerden bu kayıtları dikkatli bir şekilde ve tekrar tekrar dinlemeleri; topoğrafya, yapı yoğunluğu, iklim koşulları, kullanıcıların demografik ve sosyo-ekonomik strüktürünü belirlemeleri, ve zaman alanına ait çıkarımlarda bulunmaları beklenilmiştir. Sonrasında, sadece duydukları ardından yarattıkları bu kendi kentsel alanlarına ait, ana tasarım problemini belirlemek üzere çalışmışlardır. Bu mimari tasarım stüdyo eğitimi denemesini önererek biz, temel maddesiz mimari elemanlardan olan sesin, yeni stüdyo ve tasarım süreçlerindeki etki ve olanaklarını araştırmaktayız.

4.Yapma Çevrede Havalandırmaya Yönelik Kuramsal Bir Mimari Tasarım Yaklaşımı
Polat Darçın
doi: 10.14744/megaron.2020.84756  Pages 25 - 42
Yapma çevreler, özellikleri ve ilişkileri doğrultusunda diğer çevreleri etkilemektedir. Bu çevrelerin tasarlanması sırasında alınmış yanlış ya da eksik kararlar birçok olumsuzluğa neden olabilir. Söz konusu önemli özelliklerden birisi yapma çevredeki havanın niteliğidir. Yere ilişkin farklı özellikte ve iç içe geçmiş sistemler arasında oluşturulması arzulanan ilişkileri kurgulayabilecek bir yapma çevre öngörüsü güden yenileyici tasarım yaklaşımının ilkeleri doğrultusunda, doğru ve yeterli bir şekilde havalandırılan ve hava niteliğinin olumlu olduğu yapma çevrelerin tasarlanabilmesi için bir yöntem geliştirilmiştir. Havalandırmanın etkili olabilmesi için temiz havanın yerleşimlere ve yapıya ulaşması, kirlenen havanın ise uzaklaştırılması gerekir. Bu durum, havanın ve hava deviniminin, yapma çevrenin farklı ölçeklerdeki özellikleriyle ilişkisi ve uyumuyla sağlanabilir. Belirtilen amaca ulaşmak için yerde var olan örgülere, ilişkilere ve etkilere dayalı bir tasarım yordamının gerekli olduğu, bu tür bir karar verme aracının aynı zamanda var olan yapma çevrelerdeki hava ve havalandırma niteliğinin bu çevrelerin mimari tasarım özellikleri üzerinden irdelenmesine de yarar sağlayacağı düşünülmektedir. Önerilen yaklaşım bağlama ilişkin birçok verinin toplandığı bir ön araştırma aşaması ile başlamakta ve ön araştırmada elde edilen verilere dayanarak belirli tasarım kararlarının oluşturulduğu tasarım / analiz aşaması ile devam etmektedir. Yaklaşımın son aşaması ise tasarımın hava ile ilgili gereksinmeleri karşılaması açısından değerlendirildiği ve bir önceki aşamaya yönelik geri beslemelerin oluşturulduğu bölümdür. Bu tür bir yöntemin kullanılmasıyla, insanları ve yerdeki diğer sistemleri karşılıklı yarar sağlayacak şekilde ilişkilendirecek ve net pozitif sonuçlar doğuracak bir yapma çevrenin oluşturulabileceği varsayılmaktadır.
Built environments affect other environments according to their properties and relations. Wrong / inadequate decisions in design stage may cause many adverse effects. One of the important aspects of built environments is air related properties. In the light of regenerative design, which sees built environment as a new and organized bridge effectuating the desired relationship between different nested systems of place, a strategic guidance is determined as a basic necessity in order to design buildings with accurate ventilation and air properties. Concerning ventilation in buildings to be effective, it is important for clean air to reach settlements and polluted air should be removed through the relation and coherence of air and its movement with the properties of built environment in different scales. This aim can be met by using a design approach based on patterns, relations and impacts; a decision making tool of this kind can also be beneficial for evaluation of existing built environments in terms of air and ventilation efficiency. The proposed approach starts with a pre-research phase of collecting many data about the design area, continues with design / analysis phase in which certain design decisions are made based on the findings of pre-research or examination of existing building. The last phase is evaluating the design in terms of quality of meeting air related requirements and providing feedbacks. Designing this kind of built environment can integrate humans and other systems of design area to generate some net positive and supportive results.

5.A Method Suggestion Through National Architecture Exhibition For Evaluation of Turkish Architecture Periodically
Selin Karaibrahimoğlu, Ayhan Usta
doi: 10.14744/megaron.2020.94899  Pages 43 - 54
Mimarlık; mekân tasarlamanın ötesinde, fiziksel, toplumsal ve kültürel çevreden, insandan ve ihtiyaçlarından etkilenen, böylece farklılaşan çok yönlü bir alandır. Dolayısıyla mimarlık, toplumsal alandaki her türlü gelişim, değişim ve dönüşümle sıkı bağ kuran, aynı zamanda değiştirme ve dönüştürme gücüne sahip somut bir üretim alanıdır. Bu nedenle bir toplumdaki mimari üretimi anlamak için öncelikle toplumsal yapının dinamiklerini çözümlemek gerekir. Bu kapsamla çalışmanın amacı Türkiye’de güncel mimarinin gelişimini, toplumsal yapının değişen-dönüşen dinamikleri ve bu dinamiklerin mimariye kazandırdığı yeni boyutlar üzerinden okumayı ve değerlendirmeyi olanaklı kılan bir yöntem önerisinin geliştirilmesi ve böylece mimarinin dönemsel olarak temsil ettiklerinin belirlenebilmesidir. Bu dönemsel değerlendirmeler Türkiye mimarlığını temsil etme niyeti taşıyan ve mimarinin kamusallaşmasını sağlayan, aynı zamanda Türkiye mimarlığına kaynaklık eden bir arşiv niteliği taşıyan “Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri Kataloğu” üzerinden gerçekleştirilmiştir. Öte yandan değerlendirilen toplumsal yapı verileri nitel karaktere sahip sosyal bilimlerle ilişkili verilerdir. Dolayısıyla önerilen yöntem daha çok sosyal araştırmalarda kullanılan nitel araştırma yöntemleri üzerine kurgulanmıştır. Genel anlamda sistemlilik esasına dayanan yöntem; birbirini takip eden, verilerin toplanması, gruplanması, azaltılması, çakıştırılması ve tartışılmasını içeren, geri dönüşlere olanak sağlayan, gruplama-tanımlama, özetleme-kodlama, çakıştırma-ilişkilendirme ve değerlendirme olarak tanımlanan dört aşamadan oluşmaktadır. Çalışmada bu aşamalar akış şeması üzerinde tanımlanmış, her aşama detaylandırılmış ve tek bir dönem kataloğu üzerinde örneklenerek açıklanmıştır.
Beyond designing space, architecture is a versatile field which is influenced from physical, social and cultural environment, from people and their needs. Therefore, architecture is a tangible production field which has tight bonds with every kind of development, change and transformation in the society and at the same time has the power of changing and transforming. So in order to understand the architectural production in a society, first of all we need to analyse dynamics of social structure. In this scope, the aim of this study is to propose a method suggestion which enables evaluation of development of current architecture, changing-transforming dynamics of social structure and analyse them through new dimensions introduced to architecture and to determine the representations of architecture periodically. These periodical evaluations were carried out through “Catalogue of National Architecture Exhibition and Prizes” which has the aim of representing Turkish architecture and enable nationalization of architecture. The reason is that the event serves as a resource of Turkish architecture and has the archive attribute. On the other hand, these social structure data are related with social sciences and have qualitative characteristics. Therefore the method proposed was mostly arranged on qualitative research methods used in social researches. The method which is basically based on systematic is composed of four stages defined as grouping-defining, summary-coding, superposition and evaluation which includes gathering, grouping, decreasing, superposing and discussing subsequent data. In the study these stages were defined on flow chart, every stage was detailed and explained on each period catalogue with examples.

6.A Method to be Use for Defining Effect of Environmental Friendly Facade Design Parameters on Energy Consumption for Office Buildings
Selma Uslusoy Şenyurt, Müjde Altın
doi: 10.14744/megaron.2019.57704  Pages 55 - 66
Çevreyle uyumlu yapı dış kabuğu tasarımının bir alt kriteri olan enerji etkin kabuk tasarımında gölgeleme elemanı; yapının bulunduğu iklim, pencere yönü, seçilen cam türü ve teknik özellikleri, cam-duvar oranına bağlı olarak güneş kontrolünü sağlayan kabuk elemanıdır. Güneş kontrolüne yönelik tasarım aşamasında; güneş ışınımı ve günışığına yönelik önemli etkileri olan tüm tasarım değişkenleri bir arada değerlendirilir. Günümüzde geniş cam yüzeylere sahip ofis yapılarında, hem enerji korunumu hem de iç mekân konfor koşullarının sağlanması açısından gölgeleme elemanları sıklıkla kullanılmaktadır. Bu araştırma kapsamında, İzmir ilinde 38o enleminde yer alan ofis yapılarına uygulanabilecek gölgeleme elemanı tasarım değişkenleri (kanat açısı, kanat derinliği, kanatlar arası mesafe), cam-duvar oranı ve cam türü ile bir arada incelenmiştir. Çalışmada ısıtma, soğutma ve aydınlatma tüketim değerlerini kapsayacak biçimde toplam enerji tüketimi verileri üzerinde en etkin yapı kabuğu tasarım parametrelerinin belirlenmesi için bir yöntem kullanılmıştır. Bu kapsamda cam türü, cam-duvar oranı ve gölgeleme elemanı boyutsal parametreleri olan (kanat açısı, kanat derinliği, kanatlar arası mesafe, kanat sayısı) değişkenleri tek tek gruplanarak 2340 adet senaryo üretilmiştir. Bu senaryolar DesignBuilder simülasyon programı ile analiz edilerek enerji tüketim verileri saptanmıştır. Elde edilen veriler SPSS programında korelasyon ve regresyon analizi yöntemi ile değerlendirilerek değişkenlerin enerji tüketim değerleri üzerindeki etkisi belirlenmiştir. Sonuç olarak; gölgeleme açısı, kanatlar arası mesafe, kanat sayısı, camın T-değeri ve cam-duvar oranı değişkenleri her enerji türü için önemli etkiye sahip değişkenlerdir ve yapı kabuğu tasarımında gölgeleme elemanı kullanımı durumunda tüm bu parametreler bütüncül tasarım yaklaşımıyla ele alınarak değerlendirilmelidir.
Shading design which is part of the energy efficient facade design which is a sub-criterion of the environmental friendly building design is the shell element that provides the solar control depending on the glass-wall ratio, the climate, window orientation, selected glazing type properties. During the design process for solar control; all design variables that have significant effects on solar radiation and daylight considered with together. Within the scope of this research, shading elements that can be applied to office structures located at 38o latitude in İzmir have been studied together with glass-wall ratio and glass type design variables. A method has been used to determine the design parameters for the most effective solar control on the total energy consumption data, including the heating, cooling and lighting consumption values in the study. In this context, 2340 scenarios produced by grouping the variables including glass type, glass-wall ratio and shading element design components one by one. These scenarios were analyzed by DesignBuilder simulation program. The obtained data evaluated by correlation and regression analysis method in SPSS program and the effect of variables on energy consumption values determined.

7.UNESCO World Heritage List and Transboundary Serial Heritage Concept: The Potential of Turkey
Aylin Akçabozan Taşkıran, Can Ş Binan
doi: 10.14744/megaron.2020.39297  Pages 67 - 83
Bir veya birden fazla ülkenin sınırlarının ötesine uzanan Dünya Mirası adaylıkları sınır aşırı miras alanı olarak tanımlanmaktadır. “Sınır Aşırı Miras” kavramının ortaya çıkması ile birlikte UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde üstün evrensel değere sahip tekil adaylıkların yanı sıra ülke sınırlarının ötesinde, sınırları aşan seri adaylıklar önerilmeye ve daha bütüncül ölçekte ele alınmaya başlanmış ve UNESCO’nun Dünya Mirası adaylık sisteminde yeni uygulamaya dâhil olmuştur. Bu yeni uygulama uluslararası işbirliği ile ülkelerin sahip olduğu ortak mirasın tespiti, geliştirilmesi, sunumu ve korunması sürecini kapsamaktadır. Bu çalışmanın amacı, uluslararası, bölgesel ve ulusal ölçeklerdeki seri miras alanlarının tespiti, sunulması, geliştirilmesi ve korunması için temel ilkeleri belirlemek ve potansiyel sınır aşırı seri adaylık önerileri için bir değerlendirme modeli ortaya koymaktır. Makale, literatürde “Sınır Aşırı Seri Miras” kavramını tartışarak Türkiye’nin ve diğer ülkelerin sahip olduğu ortak miras potansiyelini ortaya koyarak, yeni üstün evrensel değer tanımına; sınır aşırı seri miras alanlarının tespiti ve değerlendirilmesi için yeni kriterlere ihtiyaç duyulduğu şeklinde bir iddia ileri sürmektedir. Ana hedefin Türkiye’nin sahip olduğu sınır aşırı seri miras potansiyelini göstermek olduğu bu çalışmada, Taraf Devletlerle yapılacak işbirliği projeleriyle ortak miras alanlarının tespiti, tescili ve korunmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Bu kapsamda birbiri ile ilişkili üç konu ele alınmıştır. Makale, sınır aşırı seri miras ile ilgili terminolojinin incelenmesi ile başlayıp; Dünya Miras Listesi’ndeki sınır aşırı seri miras örneklerine yer verilmiştir. İkinci olarak, UNESCO Dünya Miras Sistemi içerisindeki bu yeni eğilimin gerekçeleri, zorlukları, güçlü yanları ve potansiyeli tartışılmıştır. Sınır Aşırı Seri Miras kavramı Türkiye coğrafyası özelinde, yakın ve uzak komşu devletlerin Dünya Miras Listesi ve Geçici Listeleri incelenerek, benzer kültür varlıkları ve kültür alanları değerlendirilmiştir. Son olarak, sentez niteliğinde sınır aşırı seri mirasın tespiti, geliştirilmesi ve korunmasının sonuçları tartışılmıştır.
World Heritage nominations that extend beyond the borders of one or more countries are defined as transboundary heritage sites. By the emergence of the concept of Transboundary Heritage, UNESCO World Heritage List has started to address more universal nominations with the outstanding universal value, as well as beyond the borders of countries. This new process includes identifying, developing, presenting and preserving the common heritage of the countries through international cooperation. The aim of this study is to determine the basic principles for the identification, presentation, development and protection of transnational serial heritage sites at international, regional and national levels and to propose an evaluation model for potential transboundary or transnational serial heritage proposals. The scope of this paper is to examine “Transnational Serial Heritage” concept and putting forward the potential of Turkey’s common heritage. The research argues the necessity of a new definition for Outstanding Universal Value and new criteria which are needed for the identification and evaluation of transboundary heritage sites. The study further aims to demonstrate Turkey’s serial heritage potential through cooperation projects by the States Parties. In this context, three related topics have been discussed. The article begins with an examination of the terminology related to transboundary and transnational serial heritage. Then, a number of examples of transnational serial cultural assets, which are included in the World Heritage List, are evaluated. Secondly, the reasons, strengths, challenges and potentials of this new trend of the UNESCO World Heritage System are discussed. By analyzing the World Heritage List and Tentative List of Turkey and its neighbours, transnational serial nomination concept is evaluated through similar cultural assets and sites. Finally, as a synthesis, the results of the identification, development and protection of the transnational serial heritage are discussed.

8.The Impact of Digital Technologies On Collaborative Design
Leman Figen Gül
doi: 10.14744/megaron.2019.23281  Pages 84 - 98
Son yıllarda meydana gelen teknolojik gelişmeler sayesinde artık mimarlar sanal ortamlarda tasarım yapabilmektedirler. Dijital teknolojiler sayesinde artık farklı coğrafyalardaki profesyoneller işbirliği imkânları bulabilmekte, zaman ve mekân sınırlamaları ortadan kalkmaktadır. Tasarım alanında dijital teknolojilerin kullanılmasının yaygınlaşmasıyla birlikte, tasarım betimlemelerinin niteliği de değişmiş, tasarımcının davranışını anlamaya yönelik araştırmalar yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu makalede mimarların, iki ve üç boyutlu betimleme üretimleri ile yüz yüze ve uzaktan erişimli çalışma durumlarının kıyaslandığı ampirik bir çalışma sunulacaktır. Protokol analizi yönteminin uygulandığı bu çalışmada mimarların, dijital mecralarda verilen bir tasarım problemi üzerinde çalışırken ürettikleri betimlemeler, diyaloglar ve temsil sistemleriyle olan etkileşimleri incelenmiştir. Teknolojinin tasarım bilişi, iletişim ve etkileşim üzerindeki etkileri karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Elde edilen bulgulara göre, eskiz ve 3B modelleme kullanılan teknolojiden bağımsız benzer bir tasarım sürecini desteklerken, aynı ve farklı yerde bulunarak paylaşılan bir tasarım ürünü üzerinde çalışma farklı iletişim ve etkileşim davranışlarını desteklemektedir.
Architects can design in virtual environments as a result of the technological developments that have taken place in recent years. The parties can work together in remote locations without the restrictions of being in the same place and time zones by using digital technologies. With the proliferation of employment of digital technologies in design field, design representations have also changed, and the research in this field has become pervaded. In this paper, we present an empirical study of comparison on designing with multi-dimensional external representations and working in face-to-face and remote locations. The protocol analysis is the method of the study, the design dialogues of participants and their interaction with the given interfaces are investigated. The impact of the technology on design cognition, communication and interaction is investigated. The results show that 1) sketching and 3D modelling environments support similar design process regardless of the used technology and 2)working on the shared design representation in the same and remote locations support different communication and interaction behavior.

9.A Post-Occupancy Evaluation Model Based On Spatio-Temporal Mapping Method For University Outdoor Spaces
Özgür Göçer, Kenan Göçer, Altuğ Melik Başol, Mustafa Furkan Kıraç, Ayse Özbil Torun, Mujesira Bakovic, Faizan Pervez Sıddıquı, Barış Özcan
doi: 10.14744/megaron.2019.43179  Pages 99 - 113
Üniversite yerleşkeleri yalnızca çeşitli sosyal ve eğitsel binalardan oluşmakla kalmaz, dış mekânları ve donatıları, rekreasyon ve peyzaj alanları ile bütünleşik bir kurgu oluştururlar. Dış mekânlar, yerleşke kullanıcılarının toplumsal etkileşim, dinlenme ve rahatlama, rekreasyon, fikir alışverişinde bulunma ve güçlü bir mülkiyet ve aidiyet hissi oluşturma potansiyeli taşırlar. İnsanların birbirleriyle iletişim kurmalarını ve sosyalleşmelerini sağlayarak sosyal yaşam için ortak bir kimlik oluşturmak dış mekânların en önemli işlevidir. Ne var ki dış mekânlar ne kadar akılcı tasarlansa da, uygulamada beklenenin dışında bir kullanımla karşılaşılabilmektedir. Beklentiler ile uygulanan arasındaki farkın belirlenebilmesi için dış mekânlar ile bina grupları arasındaki ilişki, yeterlilik, kullanım süresi, erişilebilirlik ve fiziksel çevrenin etkileşimi bütünsel bir yaklaşımla incelenmelidir. Dış mekânlarda insan kullanımının ve tasarım niyetinin başarılı olup olmadığını değerlendirmenin en iyi yöntemlerinden biri olarak kullanım sonrası değerlendirme (KSD) önerilmektedir. Ne yazık ki, iç mekânların değerlendirilmesine ilişkin KSD yöntemleri hakkında çalışmalar her geçen gün artsa da, dış mekânların değerlendirilmesine yönelik özellikle üniversite yerleşkelerinde uygulanabilecek kapsamlı bir KSD çalışmasına rastlanmamaktadır. Bu çalışmada dış mekân kullanımını etkileyen değişkenleri ve bu değişkenler arasındaki etkileşimi bütüncül olarak ele alan bir KSD yöntemi tanıtılmıştır. Önerilen yöntem kent dışı bir üniversite yerleşkesinde uygulanmış ve uygulama sonuçları dış mekân kullanım değeri bakımından değerlendirilmiştir.
Not only do university campuses consist of a variety of social and educational buildings, they also create an integrated system with their outdoor spaces and furniture, recreation and landscape areas. Outdoors have the potential to create social interaction, rest and relaxation, recreation, exchange of ideas and a strong sense of ownership and belonging. Creating a common identity for social life by enabling people to communicate and socialize with each other is the most important function of outdoor spaces. However, although the rationality of external spaces is designed, it is possible to use other than what is expected in practice. The relationship between the external spaces and the building groups, the adequacy, the duration of use, the accessibility and the interaction of the physical environment should be examined with a holistic approach to understand the difference between expectations and reality. In order to identify user needs in outdoor spaces as a way to assess if human use and design intentions are in fact successful, post occupancy evaluation (POE) is recommended as the most significant advanced method. Unfortunately, although studies on the evaluation of indoor spaces have been increasing day by day, there is no comprehensive study of POE that can be applied to the outdoor spaces, especially in university campuses. In this study, a POE method which discusses the variables that affect the use of outdoor space and the interaction between these variables is introduced. The proposed method was applied in a suburban university campus and the results were evaluated in terms of outdoor use.

10.Rethinking Types: A Pedagogical Proposal For Design Studios That Focus On Typology
Altuğ Kasalı
doi: 10.14744/megaron.2019.55822  Pages 114 - 125
Mimarlık disiplini içinde farklı zaman dilimlerinde tekrarlanan bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkan tip ve tipoloji kavramları makalenin ana konusunu oluşturur. Tasarım süreçlerine dair analitik bir kavram olarak tanımlanabilecek tip için çeşitli tanımlar bulunsa da, tasarımcıların tipleri nasıl araçsal hale getirip kullandığı farklılıklar gösterir. Bu makalede öncelikle tip üzerine birikmiş literatüre dair kısa bir döküm sunulacaktır. Ardından, farklı dönemlerde tipleri tasarım uygulamaları içerisinde ana eksene alan mimarların işlerinden bahsedilecektir. Kuram ve uygulama yaklaşımları üzerinden gidilerek, tipleri tasarım süreçleri içerisinde ana eksene alan bir tasarım stüdyosu pedagojisinin ana hatlarına yer verilecektir. Son olarak, tiplerin tasarım süreçlerindeki rolü üzerine kısa bir değerlendirme sunulacaktır.
Typology -as an analytical concept to inform our understanding of design- has been a recurring discussion topic in architectural circles. While there are several canonical sources to conceptualize the idea of type, how designers frame the term and instrumentalize it varies significantly. The paper initially presents a quick account of the trajectory of typological approaches, particularly in architecture, and provides a range of formulations offered by both theoreticians and practitioners. Then, a range of cases –involving both historic and contemporary practices- will be elaborated to demonstrate how the notion of type is manifested in the work of key designers. Building up on the diverse formulations of type in existing literature, the paper offers an instrumental conceptualization of type in the context of design studio pedagogy. Finally, the paper will present a concise assessment on the role of types in design processes.

11.A Methodological Inquiry for Re-structuring Spatial Knowledge Derived From Bodily-Experience: Experiential Mapping
Derya Yorgancıoğlu, Işıl Çalak
doi: 10.14744/megaron.2020.80269  Pages 126 - 137
Bu makalede “Re-Mapping the Visibles and Invisibles of Vefa-Zeyrek-Fener-Balat” adlı çalıştayın kavramsal çerçevesi ve bulgularına yer verilmiştir. Çalıştay öncelikle, mimarlık eğitiminin okul mekânını aşarak gerçek hayata dokunmasını, öğrencilerin yer, kent ve bedenle etkileşimlerinin artırılmasını ve mekân kavramına ilişkin özgün bir bakış ve algı kazanmalarını hedeflemiştir. Çalıştayın kavramsal çerçevesi bedensel deneyimin yer olgusunu tanımlamadaki rolü ve kentlerin görünen ve görünmeyen bileşenleri bağlamında bedenin deneyimlediği mekân üzerine odaklanmaktadır. İstanbul’da mimari, tarihi ve kültürel çok katmanlılığı nedeniyle Vefa-Zeyrek-Fener-Balat semtlerinden oluşan bir güzergâh çalışma alanı olarak seçilmiştir. Bedensel-duyusal algı eylemini mekân deneyiminin odağına oturtarak, kent mekânının görünür olan ve görünür olmayan unsurlarına dair bilgi katmanlarının açığa çıkarılması amaçlanmıştır. Bağlamın özgünlüğü çalıştayın yöntemsel yaklaşımıyla örtüşmüştür. Çalıştay günlük yaşam döngüsünde yerin deneyimlenmesi, deneyim bilgisinin kaydedilmesi, kaydedilen bilginin parçalanarak yeniden yorumlanması ve 2 ve 3 boyutlu deneyim haritaları oluşturulması aşamalarını kapsamıştır. Deneyim haritası, fenomenolojik bir bakış açısıyla, yer ve mekân bilgisinin yeri deneyimleyen beden-özneler tarafından kurgulanmasını ve temsil edilmesini içeren bir yaklaşım olarak benimsenmiştir. Buna göre beden-öznelerin bireysel olarak edindiği ve kaydettiği beneyim bilgisi, daha sonra grup çalışması aracılığıyla üretilen bir tasarım bilgisine dönüşmüştür. Bu tasarım bilgisi kent katmanlarının üst üste geldiği ve/veya iç içe geçtiği bir örüntüyle oluşturulan deneyimsel haritalarda ifade bulmuştur.
This paper discusses the integrated study of the workshop entitled “Re-Mapping the Visible and Invisible of Vefa-Zeyrek-Fener-Balat” and the conceptual theory behind it. Encouraging students to look beyond the boundaries of studio environment and explore the disclosed features of urban space have been a crucial part of this workshop. The conceptual framework of the workshop is based on the role of bodily experiences in defining the phenomenon of space in the context of visible and invisible features of the city. Vefa-Zeyrek-Fener-Balat districts in Istanbul is selected as a route to present architectural, historical and cultural; multi-layered nature of the field. Considering the bodily-sensory perception at the center of spatial experiences, the aim was to uncover layers of those sensual experience related to urban space. The authenticity of the methodological approach is to address the stages of urban space experience, to record the knowledge gained through this experience, and to express it through two-dimensional posters and three-dimensional models. Within phenomenological perspective, experiential mapping is adopted as an approach of structuring and representing spatial knowledge by body-subjects who themselves experience the place. Spatial knowledge acquired and represented by body-subjects is then transformed into design knowledge generated by/through group-works. Consequently, this design knowledge has been made visible as a solid material such as maps and posters enabling us to read the patterns of overlapping and intersecting layers of urban spaces.

12.An Alternative Learning Tool in Landscape Architecture: Filmic Landscapes and Their Potential Contributions
Sema Mumcu
doi: 10.14744/megaron.2020.09582  Pages 138 - 148
Film yeni bir teknoloji değildir ve peyzaj mimarlığı bağlamında potansiyel bir eğitim ve araştırma aracı olabilir. Peyzaja ilişkin araştırmalarda kelimeler bilmenin geçerli yolu olmakta ve görsel olan “öteki” olarak kalmaktadır. Oysa film peyzajlarının da içinde yer aldığı görsel araştırmalar aracılığıyla kelimeler ile görüntüler ve peyzaj mimarlığı uygulamaları ile teorileri arasında verimli ilişkiler kurulabilir. Film peyzajlarının peyzaj mimarlığı eğitim ve araştırmalarında yeterince yaygın olmadığı kabulünden yola çıkarak bu çalışmada potansiyel kullanımları ve katkıları tartışılmıştır. Film peyzajlarını ele alan film, beşeri coğrafya, sosyoloji ve mimarlık araştırmaları detaylıca taranmış, film peyzajları aracılığıyla irdelenen konular saptanmış ve bunların peyzaj mimarlığıyla ilişkileri tartışılmıştır. Film peyzajları aracılığıyla temelde iki alana yönelik tartışmalar yürütülmüştür; insan-insan/insan-çevre ilişkisinin anlaşılması ve peyzaj mimarlığı/mimarlık eğitiminde kullanımları. Film peyzajları aracılığıyla modernizmin etkileri, cinsiyet rolleri, savaş-yıkım, sömürgecilik tarihi, insanın psikolojik süreçleri, çevresel sorunlar ve farkındalık gibi çok çeşitli konuların ele alınabildiği görülmüştür. Bunlar yanında film peyzajlarının mekânsal tasarıma algısal, kavramsal ve sosyal katkılarının neler olabileceği, bunların peyzaj mimarlığı eğitiminde nasıl kullanılabileceği de tartışılmıştır. Sonuç olarak film peyzajlarının hiçbir zaman insan eylemleri ve anlamlarından bağımsız salt fiziki bir ortam olarak ele alınmadığı, tersine karmaşık ilişkiler sergileyen, açık uçlu ve çok katmanlı bir yapı olarak ortaya koyulduğu görülmüştür. Bu, peyzaj mimarları için tasarım sürecinde peyzajın içerdiği ilişkiler ve süreçlerin karmaşıklığının daha iyi anlaşılması ve çevresel farkındalığın artırılması anlamlarına gelir. Ayrıca eğitim boyutunda film peyzajlarının üç boyutlu düşünme, senaryo geliştirme ve mekân-zaman, mekân-hareket ilişkisinin anlaşılması gibi konularda yardımcı olabileceği de ortaya koyulmuştur.
Film is no new technology and can be a potential teaching and research tool in landscape architecture context. In landscape architecture researches words are pertinent way for knowing and the visual remains Other. However, fruitful relationships between words and images and between practices and theories of landscape architecture can be develeoped through critical visual studies in which filmic landscapes are included. Based on the assumption that film landscapes are not sufficiently widespread in landscape architecture education and research, their potential uses and contributions are discussed in this study. Film, human geography, sociology and architectural researches that considered filmic landscapes were scanned in detail, the subjects discussed through film landscapes were determined and their relations with landscape architecture were discussed. Through the landscapes of the films, there were basically two debates; understanding of human-human / human-environment relationship and their use in landscape architecture/architectural education. Through filmic landscapes, it has been seen that various issues such as the effects of modernism, gender roles, war-destruction, history of colonialism, psychological processes of human beings, environmental problems and awareness can be addressed. In addition to these, the perceptual, conceptual and social contributions of filmic landscapes to spatial design, and how these can be used in landscape architecture education are also discussed. As a result, it has been revealed that filmic landscapes have never been considered as a purely physical environment independent of human actions and meanings, but rather as an open-ended and multi-layered structure with complex relationships. For landscape architects this means a better understanding of the complexity of the relationships and processes involved in the landscape in the design process and increasing their environmental awareness. In addition, it has been revealed that filmic landscapes can help in three dimensional thinking, scenario development and understanding space-time, space-movement relationship in educational context.

13.Historical Research, Survey and Documentation in Preservation of Historical Gardens: Example of Maslak Pavilions’ Gardens
Drahşan Uğuryol, Mehmet Cengiz Can
doi: 10.14744/megaron.2020.36459  Pages 149 - 160
Kültürel birikimin önemli göstergelerinden biri olan tarihi bahçeler, içinde bulundukları dönemlerin sosyal, siyasi koşullarından, kültür ilişkilerinden ve ihtiyaçlarından etkilenerek şekillenmiş yaşayan kültür belgeleridir. Zaman içinde aynı tarihi yapılar gibi anıtsal değer kazanmakta olan tarihi bahçeler bir ülkenin tarihi kültür peyzajı ve mirasının bir parçası olmaktadırlar. Plansız yapılaşma ve istimlak problemleri, çevre kirliliği, bitkilerin yaşamını yitirmesi veya yenilerinin eklenmesi ve yanlış müdahaleler tarihi bahçelerin özgün tasarımını kaybetmesi, mimari öğelerinde malzeme bozulmalarının baş göstermesi gibi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu gibi sorunlara maruz kalan tarihi bahçelerin devamlılığını sağlamak, kültürel ve estetik değerini muhafaza etmek, içinde barındırdığı yapılarla bir bütünlük oluşturulacak şekilde gelecek kuşaklara aktarmak için uygun koruma ve onarım çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Koruma ve onarım çalışmalarının tarihi bahçelerin özgün haline uygun olarak gerçekleştirilebilmesi için tarihsel araştırma ile tespit ve belgeleme çalışmalarının titizlikle yapılması önem arz etmektedir. Bu çalışma ile tarihi bahçelerin özgün tasarımının, bitkisel ve mimari öğelerinin korunması için yapılması gereken tarihsel araştırma belgeleme ve tespit çalışmalarında dikkat edilmesi gerekenleri ortaya koymak ve bir örnek üzerinden göstermek hedeflenmiştir. Bu amaçla Maslak Kasırları bahçeleri ele alınmıştır. Çalışma kapsamında bahçelerin tasarım özelliklerinin, mimari ve bitkisel öğelerinin, zaman içindeki değişimlerinin saptanması ve günümüz durumlarının değerlendirilmesi için geçmiş dönemlere ait harita, plan ve uydu fotoğrafları incelenmiş, ayrıca edinilen bulgular alan inceleme çalışması ile pekiştirilmiştir.
Historical gardens, one of the important indicators of cultural accumulation, are living cultural documents shaped by the influence of social, political conditions, cultural relations and requirements of their era. During the time, historical gardens, just like historic buildings, gain monumental value and become part of the historical cultural landscape and heritage of a country. Unplanned settlement and expropriation problems, environmental pollution, loss of life of plants or the addition of new ones and incompatible interventions are causing problems such as loss of the original design of historic gardens and occurrence of material deterioration in their architectural elements. It is necessary to conduct appropriate conservation and restoration work for the historical gardens exposed to such problems to ensure their continuity, to preserve their cultural and aesthetic value, and to pass them on to future generations through creating integrity with the structures they surround. It is crucial to carry out historical research, survey and documentation studies carefully so that conservation and restoration work can be conducted according to the original state of the historical gardens. With this study, it was aimed to show what should be considered during historical research documentation and survey studies necessary to preserve original design, herbal and architectural elements of historical gardens, and present them through an example. For this purpose, gardens of Maslak Pavilions were studied. Within the scope of the study, maps, plans and satellite photographs of the past periods were examined in order to determine the changes in the design features, architectural and herbal elements of the gardens over time, and to evaluate their present condition. The information gained was also supported by field study.

14.Understanding Virtual Reality Applications in Digital Heritage Through Teos
Güzden Varinlioğlu
doi: 10.14744/megaron.2019.85619  Pages 161 - 170
Makalenin ana tartışma noktası olan TeosVR ile, mimari mirasta sanal gerçeklik uygulamalarına temel oluşturacak bir sistem ortaya konmuştur. Disiplinlerarası bir araştırma grubu, antik Teos kentinin mimari mirasının üç boyutlu bir arşivini oluşturmuştur. Sınırlı miktarda restitüsyon bilgisi bulunan bir alanda, yoruma dayalı yeniden canlandırmalarla var olan durumun birlikte bulunduğu bir üç boyutlu modelleme sistemi kurulmuştur. Dijital miras projesi olarak, bilginin toplanması, arşivlenmesi ve çözümlenmesi aşamalarının sonrasında, görselleştirme ve deneyimleme aşamalarında, sayısal araçlardan yararlanılması amaçlanmıştır. Böylece uygulamayla disiplinlerarası etkileşimi arttırmak üzere bir platform oluşturulmuştur.
This paper aims at proposing a model for virtual reality design studies by presenting the case of TeosVR, in which our interdisciplinary research group created a three-dimensional repository of the architectural heritage of the ancient city of Teos. It offers a three-dimensional modeling system with the capability of incorporating in situ data of archaeological remains and interpretative reconstructions for an excavation site with limited restitution data. Furthermore, the tools of the project go beyond traditional practices including data gathering, documenting, indexing, and analysis, and are also employed in generating virtual experience. Thus, the application created a platform to enhance interactions among experts of various disciplines.



© 2024 Yıldız Teknik Üniversitesİ Mimarlık Fakültesİ



LookUs & Online Makale