YILDIZ TECHNICAL UNIVERSITY FACULTY OF ARCHITECTURE E-JOURNAL

E-ISSN 1309-6915
Volume: 19 Issue: 1
Year: 2024

Current Issue Published Issues Most Accessed Articles Ahead of Print
Index and Coverage
Avery Index
DOAJ
EBSCO
Erih Plus
ESCI – Clarivate
GALE Cengage
Genamics
ProQuest
TR Dizin
TUBITAK Ulakbim
Ulrichs Web
Megaron: 1 (1)
Volume: 1  Issue: 1 - 2005
Hide Abstracts | << Back
ARTICLE
1.Audio- Visual Conservation And Restitution Of The Ancient Theaters And Odea In Virtual Environment: Erato Research Project
Zerhan Yüksel, Sevda Erdoğan, Ruhi Ayangil, Rengin Ünver, Can Binan, Cengiz Can
Pages 1 - 8
Tarihi yapıların koruma ve restorasyonunda günümüze değin yalnızca görsel algılamaya dayalı kavramlar göz önünde bulunduruluyordu. Oysa, akustik açıdan önemli mekanlarda biçimlendirilen ya da kendiliğinden oluşan işitsel ortam, insanın mekan algısının temel öğelerinden biridir. Bu yaklaşımdan yola çıkılarak, mimari miras kavramı son yıllarda akustiği de içine alacak biçimde genişletilmiştir. Eski yapıların akustiğinin dünya kültürel mirasının bir parçası olduğu, son on yılda yoğunlaşan interdisipliner çalışmaların da katkısıyla giderek daha geniş çevreler tarafından kabul edilmeye başlanmıştır. Avrupa Komisyonu 5. Çerçeve INCO-MED Programı kapsamında yürütülen CAHRISMA -Sinan Camilerinin Akustik Özelliklerinin Tanımlanması ve Yeniden Canlandırılması Yolu ile Akustik Mirasın Korunması- Araştırma Projesi (2000-2003), söz konusu kavramın yerleştirilmesinde öncü olmuştur. Aynı Çerçeve Programında yürütülmekte olan ERATO -Antik Tiyatro ve Odeonların Akustik Mirasının Belirlenmesi, Değerlendirilmesi ve Canlandırılması- Projesi (2003-2006) CAHRISMA Projesine benzer amaçlarla kurgulanmıştır. Her iki projede de, tarihi mekanların akustik ortamları öznel ve nesnel yöntemlerle belgelenmiş ve koruma alanında yeni bir yaklaşım olan “mekanların 3 boyutlu sanal ortamlarda işitsel-görsel simülasyonu” aracılığı ile korunması gerçekleştirilmiştir. Bu makalede, mimari koruma alanındaki kavramsal ve uygulamaya dönük yenilikler, ERATO Araştırma Projesi temel alınarak tanıtılmaktadır.
In the conservation and restoration of historical monuments, concepts related with visual sense were used to be taken into consideration. However, acoustical environment formed either spontaneously or consciously is one of the basic elements of human beings’ perception of the architectural spaces having acoustical importance. Hence, architectural heritage concept has been broadened in recent years covering acoustics as well. The concept that acoustics of old buildings is part of cultural heritage is accepted more commonly by means of the interdisciplinary works done in the last decade. CAHRISMA -Conservation of the Acoustical Heritage by the Revival and Identification of the Sinan’s Mosques’ Acoustics- Research Project (2000-2003), carried out within the EC Fifth Framework INCO-MED Program pioneered implementing such a concept. ERATO -Identification, Evaluation and Revival of the Acoustical Heritage of Ancient Theatres and Odea- Research Project (2003-2006) hold at the same Framework Program, succeeds CAHRISMA Project with similar goals. In both projects acoustical environment of the spaces is documented by means of objective and subjective evaluations and an innovative way in conservation which is virtual conservation by the audio-visual reconstructions of spaces having acoustical importance in 3D virtual environments is provided. This article presents the conceptual and practical innovations created in the field of architectural conservation based on the ERATO Research Project.

2.Objective and Subjective Examinations Related to the Noise Factor in Noisy Plants and Analyses of the Noise Regulation
Nuri İlgürel, Müjgan Şerefhanoğlu Sözen
Pages 9 - 17
Gürültü, sanayileşme ve kentleşmenin yoğun olarak yaşandığı pek çok ülkede insan sağlığını ve yaşam kalitesini giderek daha fazla etkileyen önemli bir çevre sorunu olma özelliği taşımaktadır. İnsanlar, yaşamın değişik alanlarında gürültülü ortamlarda bulunmaktadır. Bununla birlikte gürültüden en çok etkilenen kesimi, yüksek düzeyde gürültülerin ortaya çıktığı sanayi kuruluşlarında çalışanlar oluşturmaktadır. Gürültünün, insan üzerindeki etkilerinin dolaylı – dolaysız çok çeşitli olduğu; insan sağlığını fizyolojik ve psikolojik yönlerden olumsuz etkilediği tüm dünyada kabul edilmektedir. Gürültünün kimi durumlarda, çalışan kişilerin yaptıkları işten yakınmalarına neden olması, çalışma performanslarını olumsuz yönde etkilemesi ve buna bağlı olarak iş gücü kaybına neden olması konunun bir diğer önemli yanını ortaya koymaktadır. Sanayi kuruluşlarında nitelik ve nicelik olarak birbirinden farklı gürültülü ortamlarda çalışan kişilerin gürültüden etkilenme durumlarını incelemeyi amaçlayan bu çalışma kapsamında, gürültü düzeyleri değişik nitelikteki sanayi kuruluşlarında nesnel ve öznel değerlendirmeler için, yerinde gürültü ölçümleri ve anket çalışması yapılmıştır. Ölçüm sonuçları ve anket çalışmasından elde edilen veriler değerlendirilerek, gürültü düzeyleri ile çalışanların gürültüden etkilenme durumları arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Aynı veriler kullanılarak çalışanların eğitim durumları ve çalışma süreleri ile gürültüden etkilenme durumları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Ayrıca, yasa ve yönetmelikler açısından çalışanların durumunun değerlendirilmesi amacıyla Gürültü Yönetmeliği ile ilgili incelemelere yer verilmiştir.
As a big pollution factor, noise influences the human health and its life quality in many countries occupied intensively with industrialization and urbanization more than ever. Most people have to live in noisy environments at different stages of their
life. However, the workers in different noisy industrial plants are the most affected group of people. It is accepted in the whole world that the direct or indirect effects of noise are of various kinds and we are seriously affected physiologically and psychologically. In some situations, noise causes complaints among the workers and it decreases their working performance in the working area. This study aims at the examination of the workers’ evaluations related to noise exposure, who are working in different noisy environments from the point of view of noise levels and noise characteristics. For subjective and objective evaluations also, noise measurements in various industrial plants with different noise levels have been made and a survey through the workers has been taken. Data from the measurements and the survey study are evaluated together for researching the relations between the workers’ evaluations related to noise and the measured noise levels. Using the same data, the relations between the education status of the workers, their working periods in noisy environments and workers’ evaluations related to noise exposure are investigated. Moreover, in order to evaluate the workers’ situations related to regulations, an examination of the Noise Regulation has been made.

3.Türkiye’de Afet Sonrası Yaşanan Barınma Sorunları
Sevgül Limoncu, Cengiz Bayülgen
Pages 18 - 27
Türkiye jeolojik - topoğrafik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık karşılaşan ülkelerden biridir. Son altmış yıl içerisinde doğal afetlerin yol açtığı yapı hasarları istatistikleri dikkate alındığında, hasarın %62’sinin depremler nedeniyle meydana geldiği gözlenmektedir.
Afet sonrası çok sayıda konutun yıkılması veya ağır hasar görmesi sonucu, bu konutlarda yaşayan ailelere hızla yeniden barınak sağlanması zorunluluğu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Türkiye’de afet sonrası barınma sorununa ilişkin yaklaşımlara bakıldığında;
a)Acil Yardım Aşaması
b)Rehabilitasyon Aşaması
c)Yeniden Yapım Aşaması
olmak üzere üç aşamada sorunun ele alındığı görülmektedir.
Türkiye’de afet sonrası uygulanan üç aşamalı barınma yaklaşımı; seçilmiş 6 farklı deprem örneğinde incelendiğinde;
üç aşamada da belirli bir stratejinin olmadığı, izlenecek yolun kararının afet sonrasına bırakıldığı ve bu eksikliğin afetlere karşı hazırlıklı olunmasını engellediği görülmektedir. Ayrıca bu üç aşamalı afet sonrası barınma yaklaşımı afetzedelerin gereksinimlerini aşamalı olarak, ivedilikle karşılamakta ve ülke kaynaklarını verimli kullanmakta yetersiz kalmaktadır. Her aşamada ki sorunları yönetsel-yasal, yer seçimi-yerleşim, birimlerin tasarım -uygulama ve kullanım, altyapı, sosyo-psikolojik, maliyet ve sürdürülebilir olmama gibi alt başlıklar halinde toplamak olanaklıdır.
Sorunların irdelenmesi sonucunda; afet sonrası barınma sorunun bir sistem olarak tüm etkileşen bileşenleri ile ele alınması, afet öncesinden hazırda bulunan bir sisteme her bölgenin kendi verilerini koyarak izleyebileceği karar adımlarının oluşturulması ve ülke kaynaklarını verimli kullanmak ve ivedi çözüm için sürdürülebilir bir barınma sisteminin tasarlanmış olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Turkey is one of the countries facing earthquakes very often because of its geological and topographical qualifications. And also the consequent cost of these disasters is very high. If the statistics of the damaged buildings in Turkey during the last sixty years are taken into consideration, we see that 62% of the damaged buildings has been caused by the earthquakes.
Because of too many damaged and collapsed buildings after the earthquakes, there is a big housing problem that should urgently be solved by providing (constructing) strong buildings for the victims.
In Turkey approaches to housing problems are taken in three stages:
• Emergency Relief Level (Tents, … …)
• Rehabilitation Level (Temporary housing, ….)
• Reconstruction Level (Permanent housing,.. …)
If this three-stage housing approach applied in Turkey after the disaster is examined throughout the six selected earthquakes, the problems are seen as below:
There is no specific strategy or a determined system that can be followed to solve the problem. It is always decided after the disaster in all these three levels, which prevents us getting ready for the disasters. Besides, this three leveled housing approach after the disaster can not meet the needs of the victims urgently and efficiently and it is also inadequate in using the country’s resources productively. The problems about each level can be gathered under these subtitles: administrative-legal, local, setllement areas, applying and using the designed units, infrastructure, socio-psychological, financial and being unsustainable.
After elaborating the above problems, it becomes clear that the housing problem after the disaster should be handled with all its interactive components as a system. The decision steps that all the districts can observe by adding their local data to the existing system should be formed before the disaster. A sustainable housing system using the country’s resources productively should seriously be designed for an urgent solution.

4.Yapi Ürünü Kaynakli İç Hava Kirliliği Ve Risk Değerlendirmede Ön Araştirma
S. Müjdem Vural, Ayşe Balanlı
Pages 28 - 39
İnsanın en temel gereksinimi, yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesidir. İnsan çoğu zamanını yapı içinde geçirdiği için yapı içi hava niteliği (IAQ) bu sağlıklı ortamı oluşturmak açısından önemlidir.
Yapı içi havasının kirlenmesi; yapı dışındaki çevreden, yapının kullanımından ve yapı ürünlerinden kaynaklanabilir. Her kirleticinin yapısı farklıdır. Farklı özellikteki kirleticilerin insan sağlığını etkileme şekli ve alınacak önlemlerde de değişiklik gösterir.
Risk istenmeyen bir olayın, sıklığı, olasılığı ve sonucunun bütünüdür. Bir yapının iç hava niteliği değerlendirmesi için riskin incelenmesi gerekmektedir. Risk süreci; risk değerlendirmesi, risk yönetimi, risk iletişimi adımlarından oluşmaktadır.
Yapı ürünlerinden kaynaklanan kirleticiler, gazlar ve parçacıklardır. Gazlar; yanıcılar (karbon monoksit, nitrojen oksitleri, sülfür dioksit, kömür dumanı vb.), uçucu organik bileşikler – VOCs (formaldehit, benzen vb.), zararlı doğal gazlar (radon, ozon)dır. Parçacıklar; asılı parçacıklar, organizmalar (bakteriler, mantarlar, virüsler, vb.)dır. Belirli yapı ürünlerinin içerebileceği kirleticiler hazırlanmış çizelge yardımı ile olası kirleticiler olarak değerlendirmeye alınabilir.
Risk değerlendirmesinde yapı içi havasında bulunabilecek birçok hava kirleticisinin ön araştırma ile belirlenmesi insan sağlığı sorunlarına yol açabilen risklerde zaman, emek ve parasal kayıpları engelleyecektir. Yapı içi hava niteliği risk sürecinde, ön araştırma adımı; yapının tanımı, kullanıcılarla görüşme, olasılık araştırmasını içermektedir.
The most basic need of all humans is to lead a healthy life. Since people spent most of their time indoors, indoor air quality plays an important role in forming a healthy environment.
Indoor air is negatively affected by pollutants that are from the sources outside the building, from the usage of the building and from the building products. All the pollutants have different structures. This variation makes differences in the adverse health effects on human and the preventions that should be taken.
Risk is defined as the frequency, probability and result of a specific undesired event. To evaluate the indoor air quality of a building, risk must be examined. The steps of risk analysis are risk assessment, risk management and risk communication.
Pollutants from the building products are gases and particles. Gases are; combustion products (carbon monoxide, oxides of nitrogen, sulfur dioxide, coal smoke etc.), volatile organic compounds (formaldehyde etc.), toxic natural gases (radon, ozone). Particles are; aerosols, organisms (bacteria, fungi, virus). Table of pollutants from the building products will help the evaluation of risk analysis.
In risk assessment, determining indoor air pollutants in pre-research step will save energy, time and money in health risks. Building itself and the occupants are determined in pre – research step of indoor air quality risk analysis.

5.Yaşam Döngüsü Süreçlerinde Yapi Ürünü-Çevre Etkileşimi
Gökçe Tuna Taygun, Ayşe Balanlı
Pages 40 - 50
Çevre, yaşam içinde yer alan ilişkiler ve yaşamın oluştuğu ortamlar bütünüdür. Yapı, kullanıcının gereksinimlerini gidermek üzere tasarlanmış ve üretilmiş bir yapma çevredir ve kullanıcılarının gereksinmelerini kendisini oluşturan yapı ürünlerinin özellikleri ile karşılar. Yapı ürünlerinin yaşam döngüsü; ürünü oluşturan hammaddelerin edinimi ile başlayan, ürünün kullanımının sona ermesi sonucu yok edilmesi ile biten, birbirini izleyen ve birbiri ile ilişkili süreçler bütünüdür.
Yapı ürünlerinin yaşam döngüsü süreçleri;
• Hammadde edinimi,
• Yapı ürününün üretimi,
• Yapı ürününün yapıya uygulanması,
• Yapı ürününün kullanımı, bakım ve onarımı, kullanımının yinelenmesi,
• Yapı ürününün geridönüşümü,
• Yapı ürününün yok edilmesidir.
Yapı ürünleri; yaşam döngüsü süreçleri boyunca çevre ile doğrudan ya da dolaylı bir etkileşim içerisindedir. Tasarımcıların doğru ürün kararı verebilmesi için; yaşam döngülerinde yapı ürünü-çevre etkileşimine ilişkin bilgileri edinmesi gerekmektedir.
Consisting of the relations occuring in life, environent is the complete whole where life itself formed. A building is an artifical environment designed and built to meet the user’s needs. These needs are fulfilled with the properties of building products that form the building. Life cycle of building products is a whole sequence of processes related with each other beginning with the extraction of the raw materials that form the product and ending with the disposal of the product.
Life cycle processes of building products are;
• Raw materials extraction,
• Production,
• Application,
• Usage,
• Recycle,
• Disposal.

Building products are directly or indirectly in interaction with environment during life cycle process. In order for the designers to give the correct product decision, the information of the effects of the building products to the environment during the life cycle processes have to be obtained.

6.19. Yüzyilda İstanbul’da İnşa Edilen Askeri Yapilarin Koruma Sorunlari
Aynur Çiftçi, Nadide Seçkin
Pages 51 - 66
18. yüzyıldan itibaren Osmanlı askerî teşkilâtında yapılan yenilik ve düzenlemeler, devletin ve toplumun modernleşmesini büyük ölçüde etkilemiş; 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte diğer ocakların kaldırılmasından sonra yeni oluşturulan askerî kurumlar için farklı işlevli birçok askerî yapı inşa edilmiştir. I. Ordu merkezi olan İstanbul’da 1826 yılından sonra yapıldığı tespit edilebilen 1 idarî yapı, 14 kışla, 11 okul, 12 hastahane, 17 karakol, 4 fabrika, 4 silâhhane, 2 depo ve 3 fırın olmak üzere toplam 68 adet askerî yapı/yapı grubu geleneksel Osmanlı mimarîsinden ayrılan özellikleri ile Osmanlı’nın Batı’ya dönük yüzünü yansıtmışlardır.
19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başında gerçekleştirilen bazı yasal düzenlemelerle askerî yapıların onarımları ve korunmaları konularında çeşitli kararlar alınmıştır. Ancak alınan bu kararlara karşın 68 askerî yapı/yapı grubundan 47 tanesi günümüze ulaşmış, 21 tanesi ise günümüze ulaşamamıştır. 20. yüzyılın ilk yarısından sonra ilgili Koruma kurulları tarafından 44 askerî yapı korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Bu özgün yapılar zaman içinde mülkiyet, işlev, kullanıcıların müdahaleleri ve doğal nedenlerden kaynaklanan çeşitli koruma sorunları ile karşı karşıya kalmışlardır. İlgili kanun ve ilke kararları gereğince bakım, basit onarım ve esaslı onarım kapsamında korunmaları gereken yapılar için belgeleme ve uygulama evrelerinde olumlu müdahalelerin yanı sıra yapıların mimarî özelliklerini dikkate almayan çalışmaların da gerçekleştirildiği görülmektedir.
The renovations made at the Ottoman military organization which began at the beginning of the 18th century has influenced the modernization of the state and the society. After the abolition of the Janissary with other “Ocak”, several military buildings with various functions required for the new military organization were built. Several military buildings and or building groups such as 1 administrative building, 14 barracks, 11 schools, 12 hospitals, 17 police stations, 4 factories, 4 armories, 2 depots, 3 bakeries totaling 68 in number were built after 1826 in Istanbul, which was the center for the first army, reflect the westernized features that were different from that of the traditional Ottoman Architecture.
During the 19th century and at the beginning of the 20th century some legal regulations concerning restoration and preservation of the military buildings were made. However in spite of these regulations only 47 out of 68 remain today. After the second half of the 20th
century 44 military buildings have been registered as part of cultural heritage by the Council of Monuments. Through time, these buildings have faced several problems of preservation caused by issues related to ownership, function, user failures and natural disasters. Buildings, which require maintenance, repair and restoration according to the related regulations, lose several of their original features while they are restored.

7.Açık Kamusal Kent Mekanlarının Toplum İlişkilerindeki Etkileri
M. Ebru Erdönmez, Altan Akı
Pages 67 - 87
Kentler, toplumların ve bireylerin bir arada bulundukları ve sosyalleştikleri, her türlü sosyal ve kültürel sınıftan, farklı etnik gruplardan, birbirlerinden çok farklı özelliklere sahip insanların bir araya geldiği toplumun birbirlerinden başkalaşan kesimleri için bir buluşma alanı rolü üstlenen mekanlardır. Özellikle kamusal alanlar (sivil ve resmi kamusal alanlar) kentlerin oluşumu sürecinde önemli rol oynamıştır. Birey, sosyo-kültürel yaşantısını, kentsel fiziksel çevre kurgusu içerisinde dış mekanlar, bu mekanlardaki yaşantı ve aktiviteler ile sürdürmektedir. Bu anlamda, toplumun yapılanması, bireyler ve toplum arasındaki ilişkinin fiziksel çevre tarafından desteklendiği yerler olan açık kamusal alanlarda meydana gelmektedir.
Ancak günümüzde kontrolsüz gelişen metropollerin yaşamak için ideal bir çevre sunmadıkları, yapılar ve dış mekanlardan oluşan kurguların fiziksel özelliklerinin, kenti yaşayan kullanıcıların beklentilerine tam olarak cevap veremediği ve tasarımların dış mekan yaşantısına katkı anlamında eksiklikler ve hatalar içerdiği gözlemlenmektedir. Bununla beraber ortak kullanım alanlarının organize edilememesi sonucunda farklı sosyal grupların arasındaki mekansal sınırlar da gittikçe belirginleşmekte ve birbirlerinden ayrılmaktadır.
Bu çalışma, davranış kalıplarını ve bunların kentsel çevrenin sürekli ve birleştirici özellikleri ile olası ilişkilerini inceleyerek, açık kamusal alanların toplumu yapılandırmadaki rolünü irdelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın kuramsal içeriğinde kentsel mekanın iletişime, toplumun yapılanmasına yönelik boyutu olan anlam, kültür, kamusal mekan, mimari çevre kavramları, sosyal ve psikolojik yapı, bunların kamusal açık alanlar ile etkileşimi ele alınması amaçlanan noktalardır.
Cities are places where societies, individuals come together and socialize, and a platform bringing together all social and cultural classes and ethnic groups and all different segments of society. Especially public spaces (official and private) have played a fundamental role in the establishment process of the cities. Individuals carry out their socio-cultural experiences through activities within these physical urban environments. In this sense, structuring of the society takes place in open public spaces where the relationship between individuals and society is supported by the physical environment.
However, today, we can observe that with the uncontrolled growth in big cities, they failed provide an ideal environment for living, and physical characteristics of installation of buildings and outer spaces are not in line with the expectations of the users living in the city, and inadequacies and defects in the open public space design in terms of supporting public living are evident. Besides, as a result of unorganized public spaces, spatial boundaries between different social groups became more distinct.
This study aims to analyze the behavior patterns and their possible relationships with the continuous and integrating aspects of the urban environment. In the conceptual content of this study that analyses the role of architecture and urban space in structuring social relationships, meaning, culture, public space, architectural environment concepts -the integrational and interactional aspect of urban space- and how different science fields evaluate public, meaning and space relationships will be discussed.

8.Deprem Hasar Görebilirlik Riskinin Gözleme Dayali Belirlenmesine Yönelik Öneri Değerlendirme Yaklaşimi
M. Tolga Akbulut, Ayfer Aytuğ
Pages 88 - 98
Ülkemiz coğrafyasının hem nüfus, hem alan bakımından tamamına yakın bir bölümü deprem tehlikesi altındadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalar mevcut yapı stoğunun büyük bölümünün depremlere karşı yeterli güvenliğe sahip olmadığını ortaya koymaktadır.
Ulusal Deprem Konseyi tarafından hazırlanan Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi Raporu’nda da belirtildiği gibi mevcut yapı stoğunun, doğal eskime sürecinde tümüyle kendiliğinden yenilenmesi uzun bir süre alacak, belki yüzyıllar gerektirecektir. Bütün güvensiz yapıların yenilenmesi ise hem ekonomik açıdan olanaksız, hem mühendislik açısından anlamsız, hem de gerekli zaman açısından imkansızdır. Bu yapı stoğunun öncelikle sistematik bir düzen ve vakit kaybetmeden hızlı bir biçimde gözden geçirilmesi ve sonrasında anlamlı bir öncelik sırası içinde ivedilikle yenilenmesi gereken yapılardan başlayarak depreme karşı güvenli hale getirilmesi gereklidir.
Bu amaçla, makalenin dayanağını oluşturan tez çalışmasında mevcut betonarme yapıların deprem hasar görebilirliklerini belirlemeye yönelik bir değerlendirme yöntemi önerisi geliştirilmiştir. Bu makale kapsamında, deprem hasar görebilirlik riski ile ilgili temel kavramlara değinilerek, geliştirilen değerlendirme süreci ana hatları ile kısaca açıklanmaya çalışılacaktır.
Almost the entire homeland of our country is under earthquake risk. According to the researches it is a fact that most of the existing buildings in our country do not achieve the earthquake safety conditions.
As it is also mentioned in the report of National Seismic Earthquake Council, the existing building replacement with the new buildings in natural obsolescence duration may occur in a long term or maybe it will take centuries. The renovation of all existing buildings is economically inconceivable, unreasonable in terms of engineering and impossible for the construction period. So the existing buildings must be checked systematically in a short period of time then in a priority order high vulnerable buildings must be made earthquake safe.
Therefore in the doctoral thesis named “Visual Evaluation Method of Earthquake Vulnerability Risk of the Constructed Buildings” which is the referee of this paper, a rapid and economical evaluation method is developed to analyze the earthquake vulnerability of existing buildings. The aim of this paper is to briefly explain basic notions about the earthquake vulnerability risk and developed vulnerability assessment process.



© 2024 Yıldız Teknik Üniversitesİ Mimarlık Fakültesİ



LookUs & Online Makale