Protecting and transferring the historical, cultural, and natural environment to future generations are recognised as one of the primary responsibilities of humanity. The immediate result of such a responsibility is to replace individual efforts and initiatives with joint ownership of the heritage and gradually with systems and policies with national and international dimensions and common language and concepts. The policies countries pursue in this direction are one of the critical factors determining the level of development in conservation policies. On the other hand, cultural and natural assets and historical environments are considered as a record that sheds light on the urban and architectural design, construction techniques, and social life of a certain period, and thus, in a sense, they undertake an instructive task. Therefore, today it is aimed to protect the underground, aboveground or underwater values, called “cultural heritage”, as a component of local and universal culture and a record of civilisation with the help of the laws, international agreements, conventions, and regulations. However, behaviours and policies that are no based on scientific data and are not objective and universal cause destruction because they fail to exhibit a comprehensive approach that can integrate cultural heritage into social, economic, social, and cultural life. They also create interruptions and result in indefinite periods in the maintenance of urban identity and urban culture. The research area of this article is in the Historical Peninsula of Istanbul, where all the changes in the conservation policies of Turkey can be observed. This study examined the different conservation statuses attributed to the area over time and the spatial outcomes of these statuses. As a result, this study aims to discuss, despite all the laws, international agreements, and conflicts of status, and why we have not achieved the desired success in the conservation of urban archaeological conservation sites.
Keywords: Historical Peninsula, urban conservation area; urban archaeological conservation site; urban conservation.Tarihi, kültürel ve doğal çevrenin korunması, gelecek kuşaklara aktarılması insanlığın ortak sorumluluklarından biri olarak kabul edilmektedir. Böylesi bir sorumluluğun öncelikli sonucu ise; kültür ve doğa varlıklarının korunmasında bireysel çaba ve girişimlerin yerini mirasın ortak sahipliliğine, giderek ulusal ve uluslararası boyutları olan, içinde ortak bir dil ile kavramları barındıran sistem ve politikalara bırakmak olarak ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda izlenen politikalar, her ülkenin koruma politikalarındaki gelişmişlik düzeyini belirleyen önemli faktörlerden biri durumundadır. Öte yandan kültürel ve doğal varlıklar ile tarihi çevreler, belirli bir dönemin kentsel ve mimari düzenini, yapım tekniklerini ve sosyal yaşamını açıklayan bir belge olarak değerlendirilmekte böylelikle bir anlamda da öğretici bir görev üstlenmektedirler. Bu nedenle günümüzde daha çok “kültürel miras olarak adlandırılan yer altındaki, yer üstündeki ya da su altındaki değerlerin korunması yasalar, uluslararası anlaşmalar, sözleşmeler, tüzükler yol göstericiliğinde yerel ve evrensel kültürün bir bileşeni, bir uygarlık belgesi olarak korunmaları amaçlanmaktadır.
Tüm bu çabalara karşın, bilimsel, nesnel ve evrensel olmayan davranış ve politikalar; kültürel mirası sosyal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşama katabilecek bütünleşik anlayışları sergileyemeyedikleri için tahribata neden olmakta ve bağlamında kent kimliği ile kent kültürünün sürdürülmesinde kesintiler ve tanımsız dönemler yaratmaktadır.
Makalenin, araştırmanın alanı ülkemiz koruma politikalarında değişimin tüm yansımalarının izlendiği İstanbul Tarihi Yarımada’da bulunan Kentsel Arkeolojik Sit Alanı’dır. Zaman içinde alana yüklenen farklı koruma statüleri ve bu statülerin mekânsal yansımaları irdelenmiştir. Sonuç olarak tüm yasalara, uluslararası anlaşmalara, statü katmanlarına rağmen kentsel arkeolojik sit alanı özelinde neden korumada istenilen başarıya ulaşamadığımız tartışmaya açılmıştır.