As the only sheltered bay between Fethiye and Kaş, Kalkan have connected fertile Eşen Plain and high plateaus on both sides of Akdağlar, with the abroad locations. Although the water supply and the commercial potential of the coast had been utilized throughout the history, the settlement sprouts at the beginning of the 19th century and evolves into a lively port town in the second half. To use the old name, `Kalamaki`, was an Ottoman ‘nahiye’ with Greek majority until the population exchange in 1924, and the liveliness had lasted until 1950s. The port had functioned for the transfer of agriculture and forest products to various Mediterranean ports, as well as distribution of imported industrial products throughout the hinterland. These trade connections had brought a continous cultural exchange, which is also eminent in the local fabric and architectural features, as a function of various cultures and local factors. Building islands are usually composed of a few adjacent blocks in order to avoid hindering the view and the breeze, while the space in-between operates as street. In general, buildings are simple rectangular stone blocks of 2 stories nestled on the slope. Whilst plot borders correspond to the building borders in small examples, larger buidings utilize other types of open spaces such as garden and courtyard. Although, the town is under conservation and still possess a level of authenticity, Kalkan turned into a tourism town in 1980s, and particularly around 2000 intensification of uncontrolled growth have begun to threaten the overall integrity of the settlement. This article aims to present the architectural and urban qualities of the traditional fabric regarding historical, geographical and social factors shaping it. In the final part, author discusses the authenticity of the architectural and urban features of the fabric followed with some proposals.
Keywords: Traditional fabric, Kalkan; Kalamaki; conservation; tourism; vernacular architecture.Teke Yarımadası’nda, Fethiye’den Kaş’a kadar olan kıyıdaki tek korunaklı koyda yer alan Kalkan, tarih boyunca Akdağlar’ın batısındaki verimli Eşen Ovası ve doğusundaki yüksek yaylaların denizle bağlantısını sağlamıştır. Koydaki su kaynağı ve ticari potansiyelin daha eski zamanlarda da kullanıldığı bilinmekle birlikte, yerleşimin muhtemelen 19. yüzyılın başında gelişerek, ikinci yarısında canlı bir liman kasabasına evrildiği, bu dönemde Likya yerleşimlerini ziyaret eden batılı gezginlerin notlarından anlaşılmaktadır. 1924’teki nüfus mübadelesine kadar Rum ağırlıklı bir Osmanlı nahiyesi olan Kalkan’da, ticaret ve canlılık, Türk nüfusun kontrolüne geçtikten sonra da, 20. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Tarım, hayvancılık ve orman ürünleri, eski adıyla ‘Kalamaki’ iskelesinden Meis ve Rodos gibi bağlantılarla Akdeniz’in çeşitli limanlarına gönderilirken, sanayi ürünleri de iç bölgelere dağıtılmaktadır. Kalamaki’de, bu ticaret bağlantılarının sağladığı sürekli kültür alışverişi sonucunda, bazı adalar başta olmak üzere çevre yerleşimlerde görülen mimari niteliklerle, yerel parametrelerin birlikte şekillendirdiği özgün bir mimari doku oluşmuştur. Geleneksel dokuda, birkaç bitişik yapıdan oluşan yapı adaları, manzara ve esintiyi kesmeyecek şekilde konumlanırken, aralarında kalan açık alanlar da sokakları oluşturmaktadır. Küçük ölçekli yapılarda parsel sınırı yapı sınırıyla örtüşürken, büyük örneklerde bahçe ve avlu gibi açık alanlar da kullanılmaktadır. Çoğunlukla eğime dik yerleşen, 2 katlı basit dikdörtgen prizma formlu yapı kütleleri, birbirini engellemeden denizle bakı ilişkisi kurabilecek şekilde kurgulanırken, açık mekanlar sıcaktan korunacak biçimde konumlanmıştır. Tipik ön cephede dar ve uzun açıklıklar ve üst katta ortada bir balkon yer almakta, cephe üçgen bir alınlıkla tamamlanmaktadır. 1980’lerden itibaren bir turizm kasabasına dönüşen Kalkan’da, 2000’lerde yoğunlaşan plansız ve kontrolsüz büyüme geleneksel dokunun özgün niteliklerini tehdit etmektedir. Bu konudaki yaklaşımların tartışılması için bütüncül bir taban oluşturmayı da amaçlayan bu makale; saha çalışması ve kaynaklara dayanarak, yerleşimdeki geleneksel dokunun özgün mimari ve kentsel niteliklerini, onları şekillendiren tarihsel, coğrafi ve sosyal etkenler ışığında incelemektedir. Makalenin son bölümünde, dokunun özgün nitelikleri ve müdahaleler değerlendirilmekte ve dokunun korunması konusunda uluslararası tüzüklere dayalı öneriler ortaya konmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Geleneksel doku, Kalkan; Kalamaki; koruma; turizm; yerel mimari.