The concepts such as culture, technology, design, or human capital, the tangible benefits of which are vague, are mostly effective in setting the
financial value of a company, a work of art, a software, or any product. This situation triggered both sectoral and academic studies intended
for analyzing and measuring this vagueness. The subject of what the “good design” is, which is an important input affecting the value of the
physical environment in the cities, and the problematic of its measurability started to occupy the architectural research agenda. The prevalent
view that the more intangible benefits are detected and disclosed the more “good” designs the cities will have has prompted the people who
conduct research in this field to develop very comprehensive models. However, these studies that started in the ‘90s unfortunately failed to have
the expected impact on creation and development of more livable cities. In this context, to get a better insight of how the financial sector reads
these benefits, the subject has been opened up for discussion within the framework of the “power theory of value”, by searching for traces of the
differential capitalization and strategic sabotage concepts in the physical space, which are in favor of the rootless transnational capitalist class
that is at the center of this theory and the modern-day secular temples owned by the 1% of the architectural patronage who finance the highest
budget projects in cities and its spatial dimension have been seen through this lens. As an outcome of the study, different values these temples
and the spatial dimension concerning them carry for different actors, and how these different values or benefits are capitalized, and the types of
sabotages they cause have been explained in detail, and it has been targeted to make a provocative contribution to the literature.
Günümüzde kültür, teknoloji, tasarım ya da insan sermayesi gibi elle tutulur faydaları muğlak olan kavramlar en çok; bir şirketin, sanat
eserinin, yazılımın ya da herhangi bir ürünün finansal değerini belirlemede etkin rol oynar hale gelmiştir. Bu durum da, bu muğlaklığın
hem sektörde hem de akademide analiz edilebilmesi ve ölçülebilmesi çalışmalarını tetiklemiştir. Kentteki fiziksel çevrenin değerine etki
eden önemli bir girdi olan “iyi tasarım”ın ne olduğu konusu ve ölçülebilme sorunsalı da, mimarlık alanında araştırma gündemini meşgul
etmeye başlamıştır. Ne kadar çok elle tutulamayan fayda tespit ve ifşa edilirse, kentlerde o kadar daha çok “iyi” tasarım olacağı hakim
görüşü, bu alanda araştırma yapanları çok kapsamlı modeller geliştirmeye yöneltmiştir. Fakat, 90’lardan itibaren başlamış bu çalışmalar,
ne yazık ki, daha yaşanılır kentlerin oluşup gelişmesine beklenildiği gibi etki edememiştir. Bu bağlamda, finans sektörünün bu faydaları
nasıl okuduğuyla ilgili daha içsel bir anlayış elde etmek için, “değerin güç teorisi” çerçevesinde, bu teorinin merkezine aldığı köksüz transnasyonel
kapitalist sınıf lehine olan diferansiyel kapitalizasyon ve stratejik sabotaj kavramlarının fiziksel mekandaki izleri aranarak konu
tartışmaya açılmış ve şehirlerdeki en büyük bütçeli projeleri finanse eden %1lik mimari patronajın mülkü olan günümüz seküler mabetlerine
ve uzamsal boyutlarına bu mercekten bakılmıştır. Çalışmanın çıktısı olarak; bu mabetlerin ve onları ilgilendiren uzamsal boyutun farklı
aktörler için ifade ettiği farklı değerler ve bu farklı değerlerin ya da faydaların nasıl kapitalize edildiği ve neden olduğu sabotaj biçimleri
detaylandırılarak açıklanmış, ayrıca literatüre provokatif bir katkı sağlamak hedeflenmiştir.