Turkey’s organized industrial zones serve to balance regional development equally by directing private sector investments to specific regions or by providing monetary or physical incentives to augment existing investment incentives. They also cover the land requirements of developing industries, organize related industries so that they can manufacture together within the framework of a specific program, and consequently generate an external economy. Another aim of organized industrial zones is to aid national development by incentivizing underdeveloped regions and drawing industrial investments to these regions toward regional equality.
Organized industrial zones are the outcomes of an organized, orderly and planned approach. They provide locational configuration and also serve as vehicles for development. These zones are efficient in directing industry to less developed regions, and, in regions with development potential, serve to activate this potential. Accordingly, they are efficient means of achieving orderly, planned urban development.
Turkey’s first organized industrial zone began operating in 1962 and to date, nearly 280 organized industrial zones have been established. Direction of industry to underdeveloped regions is a goal on one hand, while on the other, the decision has been made to establish several organized industry zones in developed regions as well. From the perspective of Turkey, it can be said that the difference between underdeveloped regions and developed regions has increased in favor of the developed regions.
In order for the economic benefits they provide to also make a positive impact on city planning, decisions regarding the organized industrial zones must be made on the national and regional levels. Principles such as providing regional equality, preventing unequal development in the country and the internal provision of technical and social infrastructure brought about poor investments through the use of slogans such as “An Organized Industrial Zone for Each Province.” Consequently, today there are many stagnant organized industrial zones. They are unable to provide the expected industrial development and have a low occupancy rate.
In sum, organized industrial zones play an important role in organizing the relationship between urbanization and industrialization. They enable the inspection of the negative effects of industrial organizations on the environment and allow organizations to manufacture easily and cheaply in areas where they are all located together and benefit properly from infrastructural services. Thus, they give developing industries the chance to encounter ample opportunity. Yet the right decisions on site selection must be made so that the organized industry zones can provide these expected opportunities.
This declaration aims to determine the current situation of organized industrial zones (e.g., the number of organized industrial zones per province, their occupancy rates and business segments) and evaluate their outcomes. Firstly, the appropriateness of the role that organized industrial zones, planned as vehicles for development, can play during the shift from realty-based growth to a production economy will be discussed. Then the discussion will be opened up to how this should occur (production type, site selection criteria, legal and institutional structuring, etc.).
emizde organize sanayi bölgeleri, gelişmelerin bölgeler açısından dengeli olması bakımından özel sektör yatırımlarının belirli yörelere yönlendirilmesi veya mevcut yatırımların desteklenerek teşvik edilmesi için parasal ve fiziksel teşviklerin verilmesi aracı olduğu gibi aynı zamanda da, gelişmekte olan sanayilerin arazi gereksinmelerinin karşılanması, birbirleri ile ilişkisi olan sanayilerin belirli bir program çerçevesinde bir arada üretim yapmalarına olanak sağlanacak şekilde örgütlenmesi ve bunun sonucunda dışsal ekonomiler yaratılması yoluyla da yararlar sağlamaktadır. Organize sanayi bölgeleriyle hedeflenen amaçlardan biri bölgesel dengesizlikler yaratmadan geri kalmış bölgeleri teşvik ederek sanayi yatırımlarını bu bölgelere çekmek, ülke kalkınmasını sağlamaktır.
Organize sanayi bölgeleri örgütlü, düzenli ve planlı bir yaklaşımın ürünleridir; bir mekân düzenleme aracı olduğu gibi, aynı zamanda bir gelişme aracıdır. Sanayinin azgelişmiş bölgelere yönlendirilmesi ya da gelişme potansiyeli taşıyan bölgelerde bu potansiyelin aktive edilmesi gibi hedeflere ulaşmak için Organize Sanayi Bölgelerinden yararlanılmaktadır. Bu doğrultuda düzenli ve planlı kentsel gelişmeyi sağlamak adına kullanılabilecek önemli bir araçtır.
Ülkemizde ilk organize sanayi bölgesinin faaliyete geçtiği 1962 yılından bu yana 280’e yakın organize sanayi bölgesi kurulmuştur. Ülkemiz açısından bakıldığında; bir yandan azgelişmiş bölgelere sanayinin yönlendirilmesi hedeflenirken öte yandan gelişmiş bölgeler için çok sayıda organize sanayi bölgesi kararı verilerek gelişmiş bölgeler ile az gelişmiş bölgeler arasındaki farkın gelişmiş bölgeler lehine büyümesi teşvik edilmiştir demek yanlış olmaz.
Ekonomiye sağladıkları bu önemli yararların kent planlama açısından da olumlu olabilmesinin koşulu organize sanayi bölgeleri ile ilgili kararların ülke ve bölge ölçeğinde alınmasıdır. Bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi, ülke içinde eşitsiz büyümenin önlenmesi, uzun dönemli ekonomik etkinliğin sağlanması, teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin kendi içinde karşılanması gibi ilkeler günümüzde “her ile Organize Sanayi Bölgesi” sloganları ile yanlış yatırımları getirmiş ve bugün atıl durumda olan ve beklenen endüstriyel gelişimi sağlayamayan doluluk oranları çok düşük organize sanayi bölgelerinin oluşmasını getirmiştir.
Kısaca, kentleşme ve sanayileşme ilişkilerini düzenlemek bakımından önemli olan organize sanayi bölgeleri, sanayi işletmelerinin çevrede yaratacağı olumsuz etkileri denetleyebilmeyi, işletmelerin topluca yer aldıkları alanlarda daha kolay ve ucuz olarak üretim yapmalarını ve uygun koşullarda altyapı hizmetlerinden yararlanmalarını sağlayarak; gelişen sanayilerin geniş olanaklara kavuşturulmalarına olanak tanırlar. Ancak organize sanayi bölgelerinin beklenen bu faydaları sağlayabilmeleri için doğru yerseçim kararlarının getirilmesi gerekmektedir.
Bu makalede ülkemizdeki organize sanayilerin mevcut durum saptamasını yaparak (her ilde kaçta organize sanayi bölgesi olduğu, doluk oranları, faaliyet alanları… gibi) bir değerlendirmeye gidilecek ve kalkınmanın bir aracı olarak planlanan organize sanayi bölgelerinin; gayrimenkul odaklı bir büyümeden üretim ekonomisine geçişi sürecinde üstelenebileceği role uygunluğu tartışıldıktan sonra nasıl olması gerektiği (üretim türü, yerseçim kriterleri, yasal ve kurumsal yapılanma…) üzerine de tartışmalar açılacaktır.